Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular
Af; Anlam ve Mâhiyeti
Af
Af; Anlam ve
Mâhiyeti
Af kelimesinin aslı ?afv?'dır. ?Afv'
Türkçe'deki affetmenin karşılığıdır. ?Afv' sözlükte, yok etmek, silip-süpürmek,
bir şeyi elde etmeye yönelik niyet, fazlalık, artıp çoğalma gibi anlamlara
gelir. Istılah (terim) anlamı: Çirkin bir şeyi veya kötülüğü görmezden gelme,
yapılan bir suçtan dolayı suçluyu cezalandırmama, ceza uygulamasından
vazgeçmektir.
Bazı insanlar vardır ki, hatasız olmak
peşindedirler. Toplam kalite kavramı içinde olayı düşündüğümüzde ve tüm günah ve
yanlışlardan kaçmaya çalışmanın faziletini değerlendirdiğimizde bu, iyi bir
tavır olarak görülebilir. Ancak, insan olduğu halde hatasız olmak mümkün
değildir. O yüzden ?insan beşer, şaşar? denir. Hata yapmayanın sadece Allah
olduğu vurgulanır ve yargıya varılır: ?Hatasız insan olmaz.? Hata edip tevbe
etmek, insanın şanından; affetmek de Allah'ın şânındandır. Allah'ın afüvv, ğafûr,
rahîm, tevvâb gibi nice isimleri, hata yapılmamış olsa tecelli etmeyecektir.
İnsanın fıtratına da takvâ da fücur da ilham edilmiştir.[1]
Hata yapmak, insan olmanın kaçınılmaz bir yansımasıdır.
"Eğer siz, hiç günah işlemeseydiniz, Allah
sizi yok eder ve günah işleyip hemen arkasından tevbe eden bir kavim yaratırdı."[2]
Bazıları, kendilerini ellerinden geldiğince
kusursuz bir insan gibi göstermeye ve görmeye çalışırlar. Çünkü hata
yaptıklarını kabul ettiklerinde küçük düşeceklerinden korkmaktadırlar. Onlara
göre ideal insan, kendisine hiçbir hata kondurmayan insandır.
Oysa, sözünü ettiğimiz bu ?hatasızlık?
arayışı, bir bâtıl inançtan başka bir şey değildir. Nitekim Kur'an, bizlere
böyle bir mü'min modeli göstermez. Çünkü böyle bir model mümkün değildir zaten;
İnsan, Allah karşısındaki âcizliğinin bir sonucu olarak, hayatı boyunca hatalar
yapmaya, günah işlemeye mahkûmdur. Elbette ki elinden geldiğince bunlardan
kaçınmalı, Allah'ın dinini uygulama konusunda hata işlememeye ve günaha
girmemeye gayret göstermelidir. Ancak, Allah'ın âciz bir kulu olduğu için,
hatadan kaçınmayı dahi tümüyle başaramaz.
Bu nedenle, Kur'an, yeryüzündeki her
insanın Allah'a karşı hatalı ve günahkâr olduğunu haber verir:
?Eğer Allah yaptıkları yüzünden insanları
(hemen) cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı yaratık bırakmazdı. Fakat
Allah, onları belirlenmiş bir süreye kadar erteliyor. Vakitleri gelince
(gerekeni yapar). Zira Allah, kullarını görmekte (gözetlemekte)dir.?
(Fâtır: 35/45)
Bu ilâhî hüküm gereği, Allah'ın mü'minden
beklediği tavır, hatasızlık ya da günahsızlık değildir. Mü'minden beklenen,
işlediği tüm hata ve günahlar için sürekli Allah'tan af dileyip bağışlanma
istemesidir. İnkâr edenler ile mü'minleri birbirinden ayıran en önemli
vasıflardan biri de budur: İnkârcı kâfirler, kendilerini hatasız ve günahsız
saymaya çalışırlar. Oysa mü'minin böyle bir iddiası yoktur. Elbette mü'min,
Allah'a karşı hiçbir günah işlememek için büyük bir çaba gösterir. Ancak insan,
doğası gereği, kimi zaman geçici olarak nefsine uyup günaha girebilir. Allah'ın
hükümlerini uygulamakta gevşeklik göstermek gibi bir gaflete düşebilir. Ama
sonuçta tüm bunlardan pişman olup Allah'a yönelmesi ve O'ndan af/bağışlanma
dilemesi önemlidir.
Kur'an'a baktığımızda Allah'tan bağışlanma
dilemenin doğal ve daimî bir mü'min vasfı olduğunu görürüz. Bu durum da yine
bizlere mü'minlerin hiçbir zaman kendilerini günahtan ârî/soyutlanmış
görmediklerini, aksine kusur ve eksikleri için sürekli O'nun rahmetine
sığındıklarını göstermektedir.[3]
Kur'an'ın bize gösterdiği, Allah'tan bağışlanma dilemenin bir mü'minin sürekli
yaptığı bir ibadet oluşudur. İnsan, bilerek ya da bilmeyerek yaptığı tüm
günahlar için Allah'tan sabah akşam bağışlanma dileyebilir/dilemelidir.[4]
[1]
Şems: 91/8.
[2]
Müslim; S. Müslim bi şerhi'n Nevevî,
17/65.
[3]
Tevbe: 9/112.
[4]
Cavit Yalçın, Kur'an'da Temel
Kavramlar, s. 158-159. Ahmet Kalkan Kur'an Kavram Tefsiri.