Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular
Tefsirlerden İktibaslar
Tefsirlerden İktibaslar
Tefsirlerden
İktibaslar
"İsrail'in (Yakub'un), Tevrat'ın indirilişinden
önce kendine yasakladıkları dışında kalan tüm yiyecekler İsrailoğulları'na helâl
idi. De ki; 'Eğer doğru söylüyorsanız, Tevrat'ı getirip okuyunuz.' Kim bundan
sonra Allah adına yalan uydurursa, bunlar zalimlerin ta kendileridirler."
(3/Âl-i İmrân, 93-94)
Yahûdiler, Hazreti Muhammed'in (salât ve selâm
üzerine olsun) Risaletinin sıhhatine kusur bulmaya yol bulmak, fikirleri
karıştırıp akılları ve kalpleri sarsmak için her delili, her şüpheyi ve her
hileyi kullanmak istiyorlardı. Bu nedenledir ki, Kur'an'ın Tevrat'ta bulunanları
tastik ettiğini görünce şöyle demeye başladılar: "O halde İsrailoğulları'na
haram kılınan şeyleri (rivayetlere göre İsrailoğulları'na haram olan bizzat deve
etini ve sütünü zikretmişlerdir.) Kur'an nasıl helâl kılıyor?" Bilindiği gibi
İsrailoğulları'na haram olan birçok şeyi yüce Allah müslümanlara helâl
kılmıştır.
Burada Kur'ân-ı Kerim, yahûdilerin, Kur'an'ın
Tevrat'ı tasdik ettiğini ve İsrailoğulları'na haram kılınan bazı şeylerin
müslümanlara helâl kılındığını şüpheyle karşılamalarına, "İsrail'in (Yakub'un),
Tevrat'ın indirilişinden önce kendine yasakladığı dışında kalan bütün yiyecekler
İsrailoğulları'na helâl" olduğuna dair tarihi gerçekle cevap veriyor. Bilindiği
gibi İsrail, Yakub'dur (selâm üzerine olsun). Rivayetlere göre şiddetli bir
hastalığa yakalanması üzerine, şayet iyileşirse Allah'a, en çok sevdiğim deve
etini ve sütünü yemeyeceğime dair gönüllü olarak adakta bulunur; bunun üzerine
Allah da, adağını kabul eder. İsrailoğulları'nın geleneği de babalarının kendine
haram kıldığını tamamen haram saymak şeklinde sürüp gelmiştir. Bunun yanında,
işledikleri bazı suçlara ceza olarak, yüce Allah başka şeyleri de
İsrailoğulları'na haram kılmıştır. Bu haramlara En'am suresindeki şu ayette
işaret edilmiştir: "Yahûdilere bütün tırnaklı hayvanları haram ettik. Sığır
ve koyunun iç yağlarını da haram kıldık; bunların sırtlarına ve bağırsaklarına
yahut kemiklerine yapışan yağlar müstesna. Bu haramı onların azgınlıklarına ceza
olarak yaptık. Ve şüphesiz biz doğruyuz." (6/En'âm, 146)
Bundan önce bu yiyeceklerin hepsi
İsrailoğulları'na helâldi. Yüce Allah, onlara, bütün bu yiyeceklerin aslında
helâl olduğunu ve kendilerine özgü nedenlerle haram kılındığı gerçeğini ifade
ediyor. Dolayısıyla bu maddelerin müslümanlara helâl kılınmasından yola çıkarak
Kur'an'ın ve bu son İlahi Şeriatın sıhhatinden şüphelenmenin yersiz olduğu
gerçeği ortaya çıkıyor. Âyet-i kerime onları, Tevrat'a müracaat etmeye ve O'nu
getirip okumaya davet ederek bu suretle haram kılmanın kendilerine has olup
genel olmadığını göreceklerini bildiriyor: "De ki; eğer doğru söylüyorsanız,
Tevrat'ı getirip okuyun." (3/Âl-i İmrân, 93)
Daha sonra ayeti kerime, Allah'a yalan yere
iftirada bulunanı tehdit ederek, böyle yapanın, gerçeğe, nefsine ve insanlığa
adil davranamayacağını belirtiyor. Zalimin cezası bellidir. Onları bekleyen
azabın gerçekleşmesi için onların bu şekilde ayıplanmaları yeterlidir. Onları
Allah'a yalan iftirada bulunuyorlar ve sonuçta da Allah'a döneceklerdir (Fî
Zılâl).
Elmalılı diyor ki: Âl-i İmrân, 93-95. Âyetler:
Şu halde "nesih yoktur" davası bir iftira olduğu gibi, En'âm sûresindeki ,
"Yahudilere bütün tırnaklı (hayvan)ları haram kıldık. Sığır ve koyunun da
yağlarını onlara haram ettik, yalnız sırtlarının, yahut bağırsaklarının
taşıdığı, ya da kemiğe karışan yağlarını haram etmedik. Saldırganlıkları
yüzünden onları böyle cezalandırdık." (6/En'âm, 146) âyeti gereğince,
İsrailoğullarının bunlardan mahrum oluşları saldırganlıklarının bir cezası idi.
Tevrat'tan önce Hz. Yakub'un kendine haram ettiği, yani kendisine yasakladığı
şey hariç tutulursa, diğerleri haram değildi. Tevrat, neshi inkâr etmek şöyle
dursun, tam tersine önceden helal olan bazı şeyleri İsrailoğullarına haram
etmekle nesih yapmış bulunuyordu. Hz. Yakub hakkında en sahih rivayet şudur:
Müşârun ileyh (adı geçen), ırkunneşe' (siyatik) hastalığına tutulmuş ve bundan
şifa bulur kurtulursa en sevdiği yemeği yememeye adak adamıştı. Bir rivayete
göre en sevdiği de deve eti ve sütü imiş. Bu adağı, doktorların tavsiyesi veya
hastalığında bir gece pek çok ıstıraplı olması sebebiyle veya sırf bir zühd (her
türlü zevki terkederek kendini ibadete vermek) ve kulluk için yapmış olduğu da
rivayet edilmiştir (Elmalılı).