Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular
Kur'an, İnsanları Zulumâttan Nura Çıkarır
Kur
Kur'an,
İnsanları Zulumâttan Nura Çıkarır
"Elif, Lâm, Râ. Bu Kur'an, öyle bir
Kitaptır ki, insanları Rablerinin izniyle zulumattan nura, herşeye galip ve
hamde layık olan Allah'ın yoluna çıkarmak için onu sana indirdik."
(14/İbrahim, 1) "O (Kur'an) sizi zulumattan nura çıkarmak için apaçık ayetler
olarak kuluna (Peygamber'e) indirilmiştir." (39/Zümer, 39) "O bir
peygamber gönderdi; Allah'ın açıklayıcı ayetlerini sizlere okuyor ki iman edip
salih amel işleyerek zulumattan nura çıkasınız." (65/Talak, 11)
Kur'an'ın niçin gönderildiğini
açıklayan birçok ayetten bazıları bunlar. Buna göre Kitabın inzal amacının şu
esaslar üzerine kurulduğu söylenebilir:
Ayetlere göre şeytanın egemenliği
altına giren herhangi bir durum zulumat (karanlıklar) olarak
vasıflandırılmaktadır.
Rasuller bu zulumattan nura çıkışı
gerçekleştirmek (dönüşüm-değişim) için seçilmiş-lerdir. Kitap ve ayetler bu
ihrac (çıkış)ın sağlanması için gönderilmişlerdir.
3- Bu çıkış, Allah'ın izniyle Kur'an
ve salih amelle, yani çaba ile gerçekleşecektir. "Zulumattan nura çıkarmak
için" ifadesi bu Kitabın niçin gönderildiğini en veciz bir
şekilde açıklamaktadır. Kur'an'a göre, aslolan toplumun karanlıklardan aydınlığa
çıkmasıdır. Faziletli toplumun inşa edilmesidir. Bu arada fertler de bu mücadele
esnasında yetişip ahlakî faziletlerle donanacaklardır.
Zulumat, karanlıklar demektir. Zulüm
kelimesi de aynı kökten gelmektedir. Dolayısıyla Nur kaynağından gelen
aydınlığı kendine veya başkalarına engelleyip karanlıkları tercih, bir
zulümdür aynı zamanda. O yüzden "Allah'ın indirdiği ile
hükmetmeyenler, zâlimlerin ta kendileridir." (5/Mâide, 45) Nur,
tek olduğu halde; karanlıklar, yanlışların sayısı kadar çoktur. Allah, yeryüzünü
maddî ışık kaynağı güneşten mahrum yaratmadığı, bir an olsun mahlukatını ışıksız
bırakmadığı gibi; gönlümüzü ve yolumuzu aydınlatan nur'dan da bizi mahrum
bırakmamış, elçi ve Kitap göndermiştir.
Karanlık, fıtrî değil; ârızîdir.
Karanlıklar, ışık kaynağıyla irtibatın kesilmesi olduğundan zâlim insanın nur
düşmanlığının neticesi oluşturduğu zindanlardır. Zindan; ışıktan, nurdan uzak
yaşansın diye insanın kendi eliyle ördüğü duvarlardır. Ahiretteki cezanın
sebebi, dünya hayatını kendine ve başkalarına zindan etmektir. İnsan, asr-ı
saadetteki insanı mutlu eden
kuralları değil de; zindanı, zindanları tercih ediyorsa, kendisi bilir. Ama,
başkalarına zindan hayatı yaşatmaya kimsenin hakkı yoktur. Saadet asrı insanının
saadetine benzer bir mutluluğu, burada başlayıp orada bitmeyen mutluluğu, insana
çok gören tağutlartar tarafından bina edilmiştir zindanlar. "Allah,
mü'minlerin dostudur, onları karanlıklardan nura (aydınlığa) çıkarır. İnkâr
edenlere gelince, onların dostları da tâğuttur. O, onları nurdan (aydınlıktan)
alıp karanlığa götürür." (2/Bakara, 257) Zâlim insan, ışığa karşı gözlerini
kapatmış, karanlıklar içinde yaşamayı tercih etmiş, Allah'ın "gözleri vardır,
onlarla (görülmesi gerekeni) görmezler" (7/A'râf, 179) dediği körlüğü
seçmiş, kendine de yazık (zulüm) etmiş insandır. Zâlimlerin en büyükleri olan
tâğutlar ise, gören göze düşman olan, başkalarını da körlüğe zorlayan ışık (nur)
düşmanı vahşilerdir.
Karanlıklar, korkuyu meydana çıkarır.
Bu korku, yanlış bir korkudur. Allah korkusu, yani takva değil; vehimlerden
oluşan korkudur; fobidir, aç kalmaktan, insanlardan... kısacası korkulmaması
gerekenlerden korkmaktır. Karanlıklar, şeytanların faaliyetleri için uygun bir
ortam oluşturur. Karanlıklar, insanın önünü ve ilerisini (istikbalini) görmesine
engeldir. Yolda ne gibi tehlikelerin olduğunu görüp bilemez karanlıkların
insanı. Işığın yardımını reddettiğinden, nurla, göz nuruyla görerek işini
yapamaz; yapıp ettiklerini ancak el yordamıyla yapar, körebe gibi tuttuğunu
yakalar. Fili de tuttuğu yeriyle tanır ve tanıtır.
Aydın insan, münevver insan, cahiliyye
karanlıklarını reddedip, bir adı da "Nur" olan Allah'ın Kitabıyla nurlanıp
başkalarını aydınlatmaya çalışan insandır. Kur'an'la bağı kopmuş insan, aydın
değil; olsa olsa kara karanlıkların kapkara adamıdır. Kur'an'sız hayat,
karanlıkların nuru boğduğu vahşi bir hayattır, zindan hayatıdır, körlerin
hayatıdır. "Kim benim zikrimden (Kur(an'dan) yüz çevirirse şüphesiz onun
sıkıntılı bir hayatı olacak ve biz onu, kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz. O:
'Rabbim! Beni niçin kör
olarak haşrettin? Oysa ben, hakikaten görür idim!' der. (Allah) buyurur ki: İşte
böyle. Çünkü sana ayetlerimiz geldi; ama sen onları unuttun. Bugün de aynı
şekilde sen unutuluyorsun. Doğru yoldan sapanı ve Rabbinin ayetlerine inanmayanı
işte böyle cezalandırırız. Ahiret azabı, elbette daha şiddetli ve daha
süreklidir." (20/Tâhâ,
124-127)