Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular
Büyük Günahlar
Büyük Günahlar
Büyük Günahlar
Günahları büyük ve küçük günahlar diye ikiye
ayırmak Kur'an'ın bir tasnifidir: "Eğer yasakladığımız büyük günahlardan (kebâirden)
kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı (seyyiâtınızı) örteriz ve sizi şerefli
bir makama koyarız." (4/Nisâ, 31) "Küçük kusurları (lemem) dışında,
büyük günahlardan (kebâira'l-ism) ve edepsizliklerden kaçınanlara gelince, bil
ki Rabbin, affı bol olandır." (53/Necm, 32) Ayetlerde geçen kebâir,
kebâira'l-ism, zünûb kelimeleri büyük günahları gösterirken; seyyie
(çoğulu seyyiât) ve lemem kelimeleri de küçük günahları
gösterir.
Hangi günahın kebîre (büyük günah) olduğu
hususu, kebîrenin tarifini zorunlu kılmaktadır. Kendisine karşı günah işlenilen
Allah'ın azameti itibariyle, bütün günahların büyük olduğu, binaenaleyh
büyük-küçük diye bir ayırıma gitmenin gereksiz olduğu yolunda görüşlere rağmen,
meşhur ve makbul olan, böyle bir tasnifin varlığını kabuldür. Nitekim, bu konuya
temas eden Gazzali, "küçük günahlarla büyük günahların arasında fark olduğunu
kabul etmemek uygun değildir. Çünkü dinden öğrendiğimize göre, bir günaha bazen
büyük denmekte, bazen de küçük. Zira günahlar, şahıslara ve durumlara göre
farklılık arzetmektedir" (13) derken, böyle bir tefrikin yerinde olduğunu
belirtmektedir. Büyük günahın bazı belirtileri şöyle sıralanır: a- Kendisine bir
hadd cezasının terettüp etmesi, b- Kur'an veya sünnette azab veya ateşle
tehdidin varlığı, c- Günahı işleyenin fâsık olarak isimlendirilmesi, d-
Fâilinin lânetlenmesi gibi. Başka bir tarif de şöyledir: Kebîre, üzerinde ısrar
edilen; sağîre (küçük günah) ise kendisinden istiğfar edilen günahtır. İbn
Mes'ud'a göre kebâir, Allah'a şirk koşmak, Allah'tan ümidi kesmek ve Allah'ın
cezasından emin olmaktır. İbn Abbas ise kebîrenin tarifinde, üç çeşit belirtisi
olan günahın büyük günah olduğu anlayışına sahiptir: a- Allah'ın yasak ettiği
şey, büyük günahtır; b- Allah'a isyan demek olan şey, büyük günahtır; c-
Allah'ın, hakkında, azabla, lânetle veya gazabla hükmünü bildirdiği her fiil
büyük günahtır.
Verilen bu tariflerden ortak bir senteze
varırsak diyebiliriz ki, büyük günah, yerine getirilmesi vacib/gerekli olarak
Allah tarafından bildirilen direktifleri ihlal etmek, bunlara itaat etmemektir.
Kebâirin biri inanca taalluk edip insanı küfre götüren, diğeri de sadece fiile
taalluk edip inanca taalluk etmeyen olmak üzere iki kısımda mütalaa edildiğini,
müttefekun aleyh olan bir hadise binaen en büyüklerinin Allah'a şirk koşmak,
ana-babaya itaatsizlik etmek, yalan şehadette bulunmak ve kasden cana kıymak (Buhâri,
İstiâbe 1; Müslim, İman 143, 144) olduğunu belirtebiliriz. Günahların tasnifinde
Ebu Talib el-Mekkî'ni tasnifi meşhurdur. Buna göre büyük günahlar 17 tane olup,
gruplandırılması şöyledir: Dört tanesi kalbin amellerine (Allah'a şirk koşmak,
günahta ısrar, Allah'ın rahmetinden ümit kesmek ve Allah'ın mekrinden/azabından
kendini emin saymak); dört tanesi dilin amellerine (yalan şahitlik, evli kadına
iftira, yemin-i gamus ve sihir); üç tanesi mideye (içki ve sarhoş edici
içecek içmek, yetim malı yemek ve bile bile faiz yemek); iki tanesi ırza/namusa
(zina yapmak, livata yapmak); iki tanesi elin amellerine (haksız cana kıymak ve
hırsızlık); iki tanesi ayaklara (cihad için seferberlikten kaçmak veya Allah
için yapılan savaştan kaçmak) ve nihayet bir tanesi de bütün bedenle ilgilidir
(ana-babaya âsi olmak).
Kebâirin/büyük günahın en büyüğünün şirk olması,
mü'minin statüsünü değiştirmesi sebebiyledir. Bu listelerin ortak özelliği
şudur: Kebâirin en büyüğü olarak sunulan şirkin dışındakilerin çoğu, doğrudan
doğruya fertlere yönelik suçlardır. Bununla beraber dinî yaşantıyı bozan,
safvetini yok eden kusurlar da söz konusudur. Mesela namazı terk, zekâtı men,
özürsüz olarak Ramazan orucunu yemek, hali vakti yerinde olduğu halde hacca
gitmeme, Allah ve Rasülü hesabına yalan söylemek/iftira atmak, kadının erkeğe;
erkeğin kadına benzeme özentisi, kaderi inkâr, tasvir (put yapımı ve putçuluk),
Allah'tan başkası adına hayvan boğazlamak, bile bile başkasının oğlu olduğu
yolunda iddiada bulunmak, Allah'ın mekrinden emin olmak, özürsüz cemaati (İslâm
toplumunu) terk etmek.