Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Psikolojik Açıdan Üzüntü

Psikolojik Açıdan Üzüntü


Psikolojik Açıdan Üzüntü:



Üzüntü, sevinç ve mutluluğun zıddı
olan bir reaksiyondur. Bu duygu, insanın sevdiği bir şahsı veya yanında büyük
değeri olan bir şeyi kaybetmesiyle ya da herhangi bir sıkıntı durumu, önemli bir
işi gerçekleştirmede başarısızlığın baş göstermesiyle meydana gelmektedir.
Normal olarak anne ve babalar, çocuklarının kaybolmalarıyla, başlarına acı veren
veya arzu edilmeyen bir şeyin gelmesiyle üzüntü duymaktadırlar. Kur'an, oğlunu
sandığa koyup nehre bıraktıktan sonra, dalgaların onu kendisinden uzaklaştırma
zamanındaki Hz. Mûsâ'nın annesindeki üzüntüye işaret etmektedir: ?Böylece Biz
onu, annesine geri verdik ki gözü aydın olsun, üzülmesin.? (28/Kasas, 13)
Kur'an, Hz. Ya'kub'un oğlu Hz. Yusuf'u kaybetmesiyle ilgili üzüntüsünü dile
getirmektedir: ?Yüzünü onlardan öteye çevirdi de: ?Ey Yûsuf üzerindeki tasam
(gel, gel, tam senin gelme zamanındır)! dedi ve üzüntüden gözleri ağardı.
(Acısını) yutkunuyor (açığa vurmamaya çalışıyor)du. Dediler ki: ?Vallahi sen,
Yûsuf'u ana ana hasta olacaksın, yahut öleceksin!' ?Ben üzüntümü ve tasamı
yalnız Allah'a arzederim ve Allah tarafından (vahy ile), sizin bilemeyeceğiniz
şeyleri biliyorum!' dedi.? (12/Yûsuf, 84-86)

Kur'ân-ı Kerim, Hz. Peygamber
(s.a.s.)'e gelerek onunla birlikte cihada çıkma isteğinde bulunan, fakat Allah
Rasûlü'nün kendilerine binek bulamadığını ifade etmesiyle ağlayarak dönen fakir
mü'minlerin üzüntülü hallerini de dile getirmektedir: ?Kendilerini (savaş
için gerekli binek sağlayıp) bindirmen için sana geldikleri zaman, sen: ?Sizi
bindirecek bir şey bulamıyorum' deyince infak edip Allah yolunda harcayacak bir
şey bulamadıklarından dolayı üzüntüden gözlerinden yaş akarak dönen kimselerin
aleyhine de (yol yoktur, onlar da kınanmazlar).? (9/Tevbe, 92)

Kur'an, hicret esnasında, müşriklerin
Hz. Peygamber (s.a.s.) ile Hz. Ebûbekir (r.a.)'i öldürmek için iz sürdükleri
sırada, sığındıkları mağarada Hz. Ebûbekir (r.a.)'e huzursuzluk veren üzüntü
hissini de dile getirmektedir: ?...Hani ikisi mağarada iken arkadaşına:
?Üzülme, Allah bizimle beraberdir!' diyordu.? (9/Tevbe, 40)

Hz. Peygamber, Mekke müşriklerinin
Allah'a ve kendisine inen Kur'an âyetlerine inanma hususundaki çağrısına olumlu
cevap vermediklerini gördüğünde üzüntü duymuştur: ?İnkâra koşanlar seni
üzmesin, onlar Allah'a hiçbir zarar veremezler. Allah onlara âhirette hiçbir
nasip koymamak istiyor. Onlar için büyük azâb vardır.? (3/Âl-i İmrân, 176)
?Kim de inkâr ederse, onun inkârı seni üzmesin. Sonunda onların dönüşleri
Bizedir. O zaman yaptıklarını kendilerine haber veririz. Şüphesiz Allah
göğüslerin özünü (kalplerde ne düşünceler geçtiğini) bilir.? (31/Lokman, 23)

Hz. Peygamber (s.a.s.), inançsızların
Allah hakkında söyledikleri şeyleri ve kendisini yalanlamalarını işittiğinde
üzülürdü: ?Onların sözü seni üzmesin. Biz onların gizlediklerini de açığa
vurduklarını da biliyoruz.? (36/Yâsin, 76) ?Biliyoruz, onların dedikleri
seni üzüyor, gerçekte onlar seni yalanlamıyorlar, fakat o zâlimler bile bile
Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorlar.? (6/En'âm, 33)

Kur'an, birçok âyette üzüntü duygusunu
korku ile birlikte dile getirerek, bu reaksiyonların üzüntü kaynağı olduğunu
ortaya koymaktadır. Bu ikisi, insana musallat olunca hayat neşesini
kaybettirirler. Nitekim aynı şekilde bu âyetler, Allah'a iman, takvâ ve sâlih
işleri yapmanın korku ve üzüntüden koruduğu ve bunlara karşı bir tedavi olduğunu
ortaya koymaktadır: ?...Size Benden bir hidâyet geldiği zaman, kim Benim
hidâyetime uyarsa artık onlara bir korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.?
(2/Bakara, 38) ?Ey Âdem oğulları, size kendi içinizden rasûller/elçiler gelip
size âyetlerimi anlattıkları zaman ittika edip (günahlardan) korunan ve kendini
ıslah edenlere korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.? (7/A'râf, 35)
?Biz rasûlleri/ elçileri müjdeciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kim iman
eder ve kendini ıslah ederse onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.? (6/En'âm,
48) ?Hayır, kim işini güzel yaparak özünü Allah'a teslim ederse, onun
mükâfatı, Rabbinin yanındadır. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.?
(2/Bakara, 112) (1)

Psikolojiye göre, mânevî acıların
meydana getirdiği üzüntü gibi duygusal haller, yüzün canlılığını kaybetmesi,
sindirim faaliyetlerinin yavaşlaması gibi bazı fizyolojik halleri meydana
getirmektedir. Yüzümüze menfî şekilde tesir eden duygular olarak, hüzün, nefret,
gerginlik ve şiddet sayılmaktadır. Bunların oluşmalarına zemin hazırlayan da, iç
dengeyi korumaya yönelik temel psikolojik durumlardır. Kur'an, Hz. Ya'kub'un,
oğlu Hz. Yûsuf'u kaybetmekten dolayı gözlerinin kör olduğunu dile getirmekle
(12/Yûsuf, 84), hüznün bünyede meydana getirdiği fizyolojik tahribata temas
etmektedir. Zaten sıkıntının büyük oranda mihaniki organik işlemle beraberliği
kabul edilmektedir. Kederli bir kimse, duruşu ve oturuşuyla çökmüş biri
gibi fizikî olarak kendini belli etmekle beraber, adaleleri gevşek, nabızları
kısa, yavaş ve zayıf, nefesi düzensiz olup âdeta omuzlardan nefes alır gibi bir
durum arz eder. Hatta bugün, organizmanın dıştan gelen psikolojik zorlama
durumlarına karşı fizyolojik cevaplar verdiği, mide ülseri, kan basıncının
yükselmesi, ya da allerjik tepkiler gibi bazı işlevsel bozukluklara sebep olduğu
da bilinmektedir.

?(Oğulları:) ?Vallahi sen, Yûsuf'u ana
ana hasta olacaksın, yahut öleceksin!' dediler. (Ya'kub,) ?Ben üzüntümü ve
tasamı yalnız Allah'a arzederim ve Allah tarafından (vahy ile), sizin
bilemeyeceğiniz şeyleri biliyorum!' dedi.?
(12/Yûsuf, 84-86). Bu âyet, aynı
zamanda musibet ve üzüntü zamanında esef ve ağlamanın câiz olduğunu ifade
etmektedir. Bu gibi zamanlarda ağlamak, psikolojik bir ihtiyaç olup, bünyenin
sıkıntı suretiyle yüklendiği enerjiyi deşarj etmesini sağlayacağından, bir
fıtrat kanunu olduğunu söyleyebiliriz. Din ise fıtrî olan şeyleri engellemez,
ancak bir sınır tâyin eder. Bundan dolayı İslâm, ağlamayı bir merhamet eseri
olarak görürken; döğünmek ve yaka paça yırtmak gibi aşırılıkları ve isyan kokan
davranışları yasaklamıştır.

Kur'an, peygamberlere ve âyetlere iman
etmenin, iyiliklerde bulunmanın, Allah'tan korkmanın dünya ve âhiret üzüntüsüne
düşmemeyi gerektireceğini belirtir. ?Ey Âdem oğulları, size kendi içinizden
rasûller/elçiler gelip size âyetlerimi anlattıkları zaman (günahlardan) korunup
kendini ıslah edenlere korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.? (7/A'râf,
35) Allah mü'minleri üzüntüden de bu özellikleri sayesinde kurtaracağını vaad
etmektedir. Hz. Yûnus (a.s.)'tan söz eden şu âyetlerde bu realiteye vurgu
yapılmaktadır: ?Onun (Yûnus'un) duâsını kabul ettik ve onu gamdan/kederden
kurtardık. İşte Biz mü'minleri böyle kurtarırız.? (21/Enbiyâ, 88) ?Eğer
(Yûnus) Allah'ı tesbih edenlerden olmasaydı, tekrar dirilecek güne kadar onun
(balığın) karnında kalmıştı.? (37/Saffat, 143-144) (2)