Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular
Fezanın Kısmî Fethi
Fezanın Kısmî Fethi
Fezanın Kısmî
Fethi
Dünyanın çevresinde ilk insanın
uçmaya başladığı 1961 yılından önce yaşayan müfessirler, tefsirlerinde
insanoğlunun bu harikulâde olayını nakledememişler ve Kur'an'ın bu konuya dair
beyanlarının tefsirini de açık bir şekilde yapamamışlardır. Ancak bu olaydan
sonradır ki, pek çok İslam âlimi, bu konuyu ele almış ve önemli bazı
açıklamalarda bulunmuştur. Zira diğer bazı keşif ve olaylar gibi, bu olay da,
eskiden beri mahiyeti anlaşılamayan ve sadece Arapça kelime karşılıkları verilen
bazı ayetlerin mahiyetini daha iyi açıklayıcı bir unsur ve etken olmuştur. Şayet
geçmiş asırlardaki insanlar, gelecekte insanların fezaya çıkacaklarını
söyleselerdi, şüphesiz o asırdaki insanlar, bunun bir hayal olduğunu
zannederlerdi. Ne var ki, Kur'an, bunu bize bin dört yüz sene önce haber vermiş
ve insanoğlunun fezaya çıkabileceğini ve aya ulaşabileceğini de bize
açıklamıştır. Kur'an'da bu konuya işaret eden ayetlerin belli başlıları
şunlardır:
"Ey cin ve ins cemaatı! Eğer
göklerin ve yerin etrafından çıkmağa gücünüz yetiyorsa çıkın. (Fakat Allah'ın
vereceği) bir sültân (kuvvet) olmadıkça çıkamazsınız." (55/Rahman, 33)
"Eğer gücün yetse onlara bir
mucize getirmek için bir menfez bularak yerin altına girer veya bir merdiven
bulup göğe çıkardın." (6/ En'âm, 35)
"Allah, hidayetini dilediği
kimsenin göğsünü, İslam için açar. Dalâlete düşürmek istediğinin kalbini de öyle
dar ve kasvetli eder ki, iman ona göğe çıkmak kadar zor gelir." (6/En'âm,
125)
"De ki: Göklerde ve yerde
olan şeylere bakın." (10/Yûnus, 101)
"Biz onlara, dış âlemde ve
kendi nefislerindeki ayetlerimizi yakında göstereceğiz." (41/Fussılet, 53)
"Eğer onlara gökten bir kapı
açsak ve oradan yukarı çıksalar 'gözlerimiz iyi görmüyor, belki de biz
büyülenmişler topluluğuyuz' diyeceklerdir." (15/Hicr, 14-15)
Bu ayetleri, özellikle
55/Rahman suresinin 33. âyeti, insanların fezaya çıkabileceklerine, aya ve diğer
yıldızlara ulaşabileceklerine işaret etmekte; bu ayette geçen "sültân"
kelimesi de bu gerçeği ifade etmektedir. Pek çok tefsirde, "sültân"
kelimesine; güç, kuvvet, zorla istediğini yapma ve yenme anlamları verilmiş,
ancak bu güç ve kuvvetin mahiyeti hakkında da tabiatıyla herhangi bir bilgi
verilememiş ve açıklama da yapılamamıştır. Bununla beraber, bu ayetteki ifadeden
bazı müfessirler, insanların fezaya çıkamayacakları anlamını çıkartmışlar; bazı
müfessirler de, bir güç ve kuvvet yardımı ile fezaya çıkılabileceğini prensip
olarak kabul etmekle birlikte, bunun insanlar için mümkün olamayacağını
söylemişlerdir. Zira bunlara göre, bu fezaya çıkma işi, nasıl mümkün olacaktır?
Bu kendileri için çözülmesi
gereken bir problem ve bir istifhamdır. Bu problem çözülmedikçe, bu ayetten
anlaşılabilecek mana, ancak olumsuz olabilecektir. Nitekim, bu problem,
insanoğlunun fezaya çıkışı ve aya ulaşması ile çözümlenince bu ayet, bazı İslam
âlimlerince olumlu anlamda yorumlanmış ve neticede bu ayetin, insanların fezaya
çıkabileceklerine ve aya ulaşabileceklerine işaret ettiği söylenmiştir.
Aslında Kur'an'da insanların
fezaya çıkamayacakları ve aya ulaşamayacaklarının imkânsızlığı değil; bilâkis
insanların bu durum ve şekliyle çıkamayacakları, bunun tam aksine birtakım güç
ve kuvvetler yardımıyla ("sültân"la) fezaya çıkabilecekleri mümkün olduğu ifade
edilmiştir. Nitekim zikredilen diğer ayetlerde de fezaya çıkma ile ilgili
bilgiler kullanılmaktadır. Gerçekte Kur'an, insanoğlunun bu konuda da
çalışmasını emretmiş, çalışma ve ilim vasıtasıyla birçok şeyin yapılabileceğini
ve bunun da imkân dahilinde olduğunu belirtmiştir.