Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

İnsanın Asıl Sırat Köprüsü Dünyadadır

İnsanın Asıl Sırat Köprüsü Dünyadadır



İnsanın Asıl Sırat
Köprüsü Dünyadadır

?Şüphesiz Biz ona(insana),
doğru yolu gösterdik. İster şükreder, ister küfreder.? (76/İnsan, 3)
Soğuk ve sıcak, siyah ve beyaz,
gece ve gündüz birbirlerine zıttır. Tevhid ve şirk, iman ve küfür, mü'min ve
kâfir de birbirlerine zıttır. Tıpkı bunlar gibi, Allah yolu ile şeytan yolu,
ilâhî nizamla beşerî nizam da birbirlerine zıttır. Ve kâinatta her şey zıddıyla
kaimdir. Bu zıtların yerlerinin değiştirilmesi, dengenin bozulmasıdır. Hakkı
bâtılın yerine, bâtılı da hakkın yerine geçirmek, her şeyin alt üst olmamasına
sebep olur.
Geçici âlemle, ebedî âlemin
arasında sıkı bir münasebet vardır. Her insan, gideceği ebedî âlemin azığını,
hazırlığını, hesabını, kitabını bu âlemde yapar. Bu insana, baskı uygulanmadan,
zorlanmadan iki yol gösterilir. Bu iki yolda yürümede serbest bırakılır.
Yolların vasıfları, çıkış ve bitiş yerleri tek tek izah edilir. Hür irâdesini
kullanarak, doğruyu tercih etmesi istenir. Yürüyeceği yolun doğru yol olması,
geçerli olabilecek yol olması şart koşulur. Ve insan, anlatılanları dinledikten
sonra kararını verir: Ya Allah'ın yolu, ya da bâtılın yolu. Rabbimizin yolunun,
doğru olan yolun adı: ?sırât-ı müstakîm?dir. Dünya, imtihan yeri olduğu için, bu
yolda yürümek isteyenlerin yolculuğunda dikkat edeceği hususlar vardır. Şayet
dikkatli bulunmazsa ikaz ve irşadlara kulak vermezse, bu yoldan ayrılmış olması,
başka yollarda yolculuğunu sürdürmesi an meselesidir. Sırât-ı müstakîmin sağında
ve solunda birtakım bâtıl ve tehlikeli yollar olduğu gibi, bizzat bu yolda
yürüyen insanların önüne geçen, sağından, solundan kendisine yaklaşıp bâtıl yola
kaydırmak isteyen şeytan adlı düşman da vardır (7/A'râf, 16).
Şeytanın âcil görevi, Allah
yolunun yolcularını bu yoldan uzaklaştırıp diğer bâtıl yollara kaydırabilme
mücadelesidir. Hadis rivâyetine göre, kıldan ince, kılıçtan keskin bir köprü
olan (Tâc, 5/394) ?sırat köprüsü?, imanı ve ameli geçerli olacak kullar için,
üzerinde evlerin, sarayların yapılabileceği kadar da geniş bir yol ve köprüdür.
Yine, sırat'ın aşağısı ateştir, kavurucu bir ateş. Ancak, bu köprünün üzerinden
geçecek olan mü'minlerin taşıdıkları nur, ateşi etkisiz hale getirebilecektir.
Bilindiği gibi nûr ve nâr da birbirine zıttır.
Sırat köprüsü, değişik bir
şekilde, fakat taşıdığı anlam itibarıyla dünyada da vardır. Allah'ın yolu olan
sırât-ı müstakîmle, cehennem üzerine kurulmuş olan sırat köprüsü birbirine
bağlıdır. Dünyadaki sırat, dünyanın şartlarına; âhiretteki sırat da o âlemin
şartlarına göre tanzim edilmiştir. Fakat taşıdıkları hüviyet, maksat ve anlam
aynıdır. Sırat köprüsü incedir; sırât-ı müstakîm de ince bir yoldur. O yolda
yürümek, sanıldığı kadar kolay değildir. İnsanın önüne konulan yüzlerce yolu
terkederek, reddederek sırât-ı müstakîmi tercih etmek, her kişinin kârı
değildir. Üstelik o yollar, insana daha câzibeli, daha gösterişli ve süslü, hevâ
ve şeytanın teşviki ile güzel gösterilen yollardır.

Allah'ın yolunda yürüyen
insanların yolculuklarına engel olmak isteyenler o kadar çoktur ki, bu yolda
yürümek, ateşten bir gömlek giymektir. Elde ateş tutmaktadır bu yolda yürüyen;
ateşi atsa sönecek; tutsa elini yakacaktır. Fakat bu ateşin tutulması
gerekmektedir. Zira ateş imandır, cennetin bedelidir.
Sıratın altında cehennem
vardır. Sırât- müstakîmin sağında ve solunda da ateşe atılmaya sebep olacak
işlerden, yollardan oluşan bir hayat vardır. Dünyanın âhirete giden bir yol
olması gibi, sırat ve sırât-ı müstakîm de, birbirine bitişen bir yoldur. Dünyada
sırât-ı müstakîmde yürümeyenlerin âhiretteki sırat'ı geçmeleri mümkün değildir.

Yol, Allah'ın
yolu, yolcular da Allah'ın kulu olduğu müddetçe, bu kervanı hiçbir ses ve hiçbir
kimse durduramayacaktır. Bâtıl dinler ve düzenler, hak yolun altındaki
ateşlerdir. Allah yolundan ayrılmak demek, dünya ve âhireti yakacak bu ateşi
tercih demektir. (6)