Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular
Kur'an'da Firavun'un Hayatı; Bâtıl Mücadeleyle Geçen ve Helâkle Biten Bir Ömür
Kur
Kur'an'da Firavun'un Hayatı;
Bâtıl Mücadeleyle Geçen ve Helâkle Biten Bir Ömür
?Fir'avn'a git, çünkü o azmıştır. De ki:
?(Nasıl,) tezkiyeye/arınmaya gönlün var mı? Seni Rabbine (O'nu bilmeğe) ileteyim
de O'ndan korkasın.' (Musa gitti, Allah'ın emrini Fir'avn'a duyurdu.) Ona
büyük mucizeyi (asânın ejderha oluşu mucizesini) gösterdi. Fakat o, (Musa'yı)
yalanladı, karşı geldi. Sonra sırtını döndü, koşmağa başladı (Musa'nın
getirdiklerini iptal etmek için bütün gücüyle çalışmaya koyuldu). (Adamlarını)
topladı, (onlara) bağırdı: ?Ben sizin en yüce rabbınızım!' dedi. Allah da onu,
(sonrakilere ve öncekilere ibret olacak biçimde) ahiret ve dünya azabıyla
yakaladı. Şüphesiz bunda (Allah'tan) korkacak kimse için ibret vardır.?
(79/Nâziât, 17-26)
Kur'an'da ?Firavun? kelimesi 74 yerde geçer.
Allah'tan korkacak kimseler için ibret olsun diye Firavun'dan 170'in üzerinde
âyette söz edilmektedir. Başta 7/A'râf, 20/Tâhâ ve 26/Şuarâ surelerinde olmak
üzere, Bakara, Âl-i İmran, Enfâl, Yunus, İbrahim, İsrâ, Mü'minûn, Neml, Kasas,
Ankebut, Sâd, Mü'min, Zuhruf, Duhân, Kaf, Zâriyât, Kamer, Tahrim, Hakka,
Müzzemmil, Nâziât, Bürûc ve Fecr sûrelerinde Firavun'dan bahsedilmektedir.
Firavun, kendi gücüne kimsenin erişemeyeceğine
inanan (10/Yûnus, 83), servetine şükredeceğine nankörlük yapan (10/Yûnus, 88),
yaptığı iyilikleri başa kakan (26/Şuarâ, 18) azgın bir kimsedir (20/Tâhâ, 24).
Alaycı ve küçümseyicidir (26/Şuarâ, 25-26; 43/Zuhruf, 52). Sözünde durmayan,
sağlam bir karaktere sahip olmaktan uzak bir şahsiyettir (7/A'râf, 134). Nefsini
ilâh edinmiştir ve onun yolunda her şeyi kurban etmeye hazırdır. Zorbadır,
İsrâiloğullarını büyük zulümlere mâruz bırakır, eziyetler birbirini izler
(2/Bakara, 45), Diktatördür, kendisini rab olarak görmekte ve ilâhlık iddiasına
karşı çıkan her akıl sahibini yok etmeye çalışmaktadır (7/A'râf, 123-124).
Otoritesini sarsacak en ufak harekete bile
tahammülü yoktur (26/Şuarâ, 29). Halkı ardından sürükleyebilmek için
ilericiliğine dair söylevler verir (45/Câsiye, 29). İktidarının yükü,
mazlumların sırtındadır (44/Duhân, 31). Büyük bir topluluğa kendisini rab olarak
benimsetmesi ona güven verir. Bu topluluk, onun en önemli dayanaklarından
birisidir (26/Şuarâ, 56). Halbuki Allah, nice büyük, güçlü ve zengin
toplulukları yok etmiştir (28/Kasas, 78) ve Allah, halkı ıslahatçı olduğu halde
bir memleketi helâk etmez (11/Hûd, 116-117).
Hz. Musa'nın doğduğu zaman Mısır'ı yöneten kişi
Firavun'dur. Firavun, zorbalığa yönelmiş, halkını sınıflara ayırmıştır.
Aralarından bir zümreyi (İsrâiloğullarını) güçsüz düşürmek için oğullarını
boğazlamakta, kızlarını diri bırakmaktadır. Tam bir bozguncudur (28/Kasas, 4).
Kur'an'da Firavun'dan ?zü'l-evtâd (kazıklar sahibi)? (89/Fecr, 10) diye
de söz edilmektedir. Saltanat sahibi olan bu azgın, kızdığı kişileri kazığa
bağlayarak işkence ediyordu. Nitekim, Firavun ailesi, İsrailoğullarına
?azabın en kötüsünü revâ görüyor, yeni doğan erkek çocuklarını boğazlayıp
fenalık için kızları sağ bırakıyordu.? (2/Bakara, 49-50).
Hz. Musa böyle bir ortamda, ezilen zümrenin bir
üyesi olarak dünyaya geldi. Normal şartlarda hayatta kalabilmesi mümkün değildi.
Fakat Allah zayıf düşürülenlere lutufta bulunmak, onları önderler yapmak ve
zâlimlerin mirasçısı, o yerlerin hâkimleri durumuna getirmek istiyordu (28/Kasas,
5-6). Bu irâdenin gerçekleşmesi için de Hz. Musa'nın hayatta kalması
gerekiyordu. Annesine Musa'yı denize bırakması vahyedildi. Böylece Musa, hem
Allah'ın, hem de İsrâiloğullarının düşmanı olan Firavun'un sarayına getirildi.
Firavun ve ailesi, ileride kendilerine düşman olacak çocuğu kendi çocuklarıymış
gibi besleyip büyüttü (28/Kasas, 7-14). Hz. Musa, gençlik çağında bir Kıptînin
ölümüne sebep olduğu için Mısır'dan kaçarak Medyen'e gitti. Hz. Musa kaçarak
ayrıldığı Mısır'a on yıl sonra Allah'ın rasulü olarak yeniden dönecektir.