Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular
Firavun'un Sonu.
Firavun
Firavun'un
Sonu
Hz. Musa'yı evlâtlık olarak alan
Firavun'un karısı ise iman etmiştir (28/Kasas, 9; 66/ Tahrim, 11). Allah'ın
elçisini dinlememesi, ona karşı gelmesi sebebiyle Firavun, ailesi, mele'i ve
kavmi yıllarca kıtlık ve ürün azlığıyla imtihan edilmiş (7/A'râf, 130),
üzerlerine tûfan, çekirge, haşerat, kurbağalar ve kan gönderilmiştir (7/A'râf,
133). Firavun ve kavminin yaptıkları ve yükselttikleri şeyler yıkılmış (7/A'râf,
137), Firavun ve beraberindekiler denizde boğulmuştur (2/Bakara, 50; 7/A'râf,
136; 8/Enfâl, 54). "Görmedin mi Rabb'in ne yaptı!" "Kazıklar sahibi Firavun'a."
(89/Fecr, 6, 10) Firavun boğulmak üzere iken iman etmiş, fakat imanı
kabul edilmemiştir (10/Yûnus, 90). Onun cesedi daha sonra gelenlere bir ibret
olmak üzere saklanmıştır (10/Yûnus, 92).
Mısır'da firavunların cesetleri
mumyalanmak suretiyle muhâfaza edilmekte idi. Âyetten denizde boğulan bu
Firavun'un cesedinin mumyalanmadan, bir mucize eseri korunmuş olduğu
anlaşılmaktadır. Nitekim Cebelein mevkiinde, mumyalanmadığı halde hiç bozulmamış
bir ceset bulunmuştur. British Museum'da muhâfaza edilen bu cesedin en az 3000
yıllık olduğu tespit edilmiştir. Unutulmamalı ve şüphe edilmemelidir ki,
Firavun'un başına gelen, çağdaş Firavunlara da gelecektir.
Firavun'un cesedinin ibret için Allah
tarafından korunmuş olmasına (10/Yûnus, 92) Mehmed Âkif, şu mısralarla işaret
eder:
"Ne intikam-ı ilâhî, ne sermedî hüsrân:
Gelen geçenlere ibret, yatar sefîl
uryân!
Soyulmadık eti kalmış, bilinmiyor
kefeni;
Açıkta, mumyası hâlâ dağılmayan bedeni."
Bileydim, ey koca Mısr'ın ilâh-ı
uryânı
Mezâra heykele ait bütün bu velveleler
Bekan için mi hakikat? Merâmın oysa
heder."
Mehmed Âkif, Safahat'ın yedinci
kitabında "Firavun ile Yüzyüze" adlı 216 mısralık bir şiirini bu konuya
ayırmıştır. Birinci kitaptaki "Nazım Parçaları" başlıklı kısımda "Ressam Haklı"
adlı manzûmede şâir, modaya uyup evinin duvarlarına tarihî tablolar yaptırmak
isteyen yeni zenginlerin durumuna temas edip ressamla ev sahibi arasındaki
konuşmayı şu mısralarla nakleder:
"Kıpkızıl bir boya çektin odanın her yerine!
-Bu resim, askeri batmakta iken Fir'avn'ın
Bahr-i Ahmer yarılıp geçmesidir Mûsâ'nın.
-Hani Mûsâ be adam? -Çıkmış efendim karaya.
-Fir'avun nerde? -Boğulmuş. -Ya bu kan rengi
boya?
Bahr-ı Ahmer a efendim, yeşil olmaz ya bu da!
-Çok güzel levha imiş! Doğrusu şenlendi oda!"
Firavun adı, Türkçe'de "zâlim kimse" manasında
kullanılmakta olup "Firavun inadı", "Firavun kesilmek", "Firavun gibi inadından
dönmez" vb. deyimlerde kötü ünü yaşamakta, bir çeşit lânetle anılmaktadır. (12)