Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular
Allah'ın Âyetlerini Satmak En Zararlı; Cihad ve İnfak da En Kârlı Bir Ticârettir
Allah
Allah'ın Âyetlerini Satmak En
Zararlı; Cihad ve İnfak da En Kârlı Bir Ticârettir
Kur'an'daki ?ticâret?
kavramından ve özellikle 2/Bakara, 16. ve 41. âyetinde geçen ?alış-veriş? ve
"satın alma" teriminden anlaşıldığına göre bu kavram, insanın işlediği iyilik ve
kötülük sonuçlarına dayanan her türlü eylemini kapsamaktadır. Yani insanın tüm
yaptığı işler, bir ticâret niteliğinde; özel ve genel yapısında kâr ve zarara
elverişli birer eylemdir. İnsanın ortaya koyduğu her harekette, her sözde
kâr-zarar söz konusudur. İnsan bazı eylemleriyle kendisini, hayatını, cenneti
satın alabilir. İnsanın, canını ve malını fedâ ettiği durumlar da bu ticâret
alanına girer. Çünkü bu durumlarda eylemler karşılıksız kalmaz. Karşılık,
mü'minler için esas olarak âhirette verilecektir, ama bu veresiye satış da
mü'mini psikolojik olarak daha dünyadayken bile rahatlatmaktadır.
Kur'ân-ı Kerim, ?ticâret? kavramını, bildiğimiz alış-veriş anlamında kullandığı
gibi, aynı zamanda Allah'la yapılacak mânevî ticâret için de kullanır. Allah
Teâlâ, zâten kendisinin verdiği, dilediği zaman dilediği şekilde alabileceği
emâneti olan mal ve mülkü (3/Âl-i İmrân, 26), nefsi/canı Cennet karşılığında
mü'min kullarından satın almak ister. Bu ticâret, hem insanın Allah'la ilişkisi
yönüyle çok büyük şeref, hem de büyük bir ihsandır; çok kârlı bir
ticârettir.
Kur'ân-ı Kerim, münâfıkların hidâyeti verip dalâlet satın almalarını kazançlı
olmayan zararlı bir ticâret (2/Bakara, 16) olarak vurgular. Allah, mü'minlerden
mallarını ve canlarını Cennet karşılığı satın almak ister. Bu alış-verişte,
Cennet peşin olarak gözle görülür şekilde ve acele verilmediği düşüncesiyle
insanın şüpheye düşmesi çok yanlıştır. Çünkü güvenilir bir tüccardan çok daha
fazla Allah'a güvenilmelidir. O el-Mü'mindir, kendisine güvenilendir. Mü'min de
O'na iman edip güvenendir. O'ndan daha çok sözünü yerine getiren kim olabilir?
Allah'la yapılan bu alış-veriş, gerçekten büyük kazanç olduğu için bu ticâreti
yapanlar sevinmelidir (9/Tevbe, 111). Sadece cihad meydanına atılıp canlarını
Allah'a Cennet karşılığı satanlar değil; aynı zamanda Kur'an'ı okuyup namazı
ikame edenler ve infak edenler de Allah'la alış-veriş yapmış sayılıdıklarından,
zarara uğramayacak bir ticâret umabilirler (35/Fâtır, 29). Dünyevî ticâret,
İlâhî kurallara uyulduğu takdirde meşrûdur, insanın hayrına ve faydasınadır, ama
esas kazançlı ticâret, âhirete yatırım yapmaktır. İnsanı acı bir azaptan
kurtaracak ticâret çok daha önemli ve hayırlıdır. Bu ticâretin temel şartı,
güçlü bir iman, malla ve canla Allah yolunda cihad etmektir. Bu sermâyeler
hazırlanınca günahlar bağışlanacak, büyük kurtuluş gerçekleşecek ve Cennetlerde
güzel köşkler ihsan edilecektir (61/Saf, 10-12).
İnsan, şükrettiği oranda
kazançlı çıkacaktır. ?Eğer şükrederseniz, elbette size (nimetimi)
arttıracağım? (14/İbrâhim, 7) diye vaad eden Rabbimiz, şükür ve her çeşit
ibâdetin/kulluğun hem dünyada ve hem de âhirette karşılığının verileceğini
belirtir. Elbette kâmil bir mü'min, ibâdet ve tâatlerini bir karşılık, özellikle
de dünyevî bir fayda için yapmaz; sadece Allah rızâsı için O'na itaat kasdıyla
yapar. Ama insanı Allah'a yaklaştıran her ibâdetin esas karşılığı olarak ödüller
âhirette verilecek olmasına rağmen, avans cinsinden dünyada da nice faydaları
vardır. ?...Kendiniz için önden (dünyada iken) ne iyilik hazırlarsanız Allah
katında onu bulursunuz; hem de daha üstün ve mükâfatça daha büyük olmak
üzere...? (73/Müzzemmil, 20) ?Kim Allah'tan korkar, takvâ sahibi olursa
Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder. Ve ona beklemediği, ummadığı yerden rızık
verir. Kim Allah'a güvenirse O, ona yeter.? (65/Talâk, 2-3)
Bunun aksi de sözkonusudur.
Yani, ibâdetten İlâhî kurallara uymaktan gâfil olanlara âhiretteki büyük cezâ
yanında dünyada da sıkıntılar, huzursuzluklar verilir. ?Bunlar, iman edenler
ve gönülleri Allah'ın zikriyle sükûnete/tatmîne erenlerdir. Bilin ki kalpler
ancak Allah'ı zikretmekle, (O'na ibâdet etmekle) huzur bulur.? (13/Ra'd, 28)
?Kim de Beni zikredip anmaktan yüzçevirirse şüphesiz onun sıkıntılı bir hayatı
(geçim sıkıntısı) olacak ve Biz onu, kıyâmet günü kör olarak haşredeceğiz.?
(20/Tâhâ, 124).
Allah'a hakkıyla iman edip
sâlih amel işleyen ve günlük işlerinde, ticâret ve her türlü alış-verişlerinde
Allah'ın hudutlarına riâyet edenlere bereketler verilecektir, rızıkları
arttırılacaktır. Bunun yanında sadece dünya kazancını düşünenler ise büyük
mahrûmiyetlere de uğrayacaklardır. Bu konudaki Sünnetullah, gerçekten dikkat
çekicidir: ?Allah, (ibret için) bir ülkeyi örnek verdi: Bu ülke güvenli,
huzurlu idi; ona rızkı her yerden bol bol gelirdi. Sonra onlar Allah'ın
nimetlerine karşı nankörlük ettiler. Allah da onlara, yaptıklarından ötürü açlık
ve korku sıkıntısını tattırdı.? (16/Nahl, 112)
"Allah, mü'minlerden
mallarını ve canlarını cennet karşılığında satın almıştır. Onlar, Allah yolunda
savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler. Bu, Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da
Allah üzerine hak bir vaaddir. Allah'tan daha çok sözünü yerine getiren kim
vardır? O halde, O'nunla yapmış olduğunuz bu alış-verişinizden dolayı sevinin.
İşte bu, (gerçekten) büyük kazançtır." (9/Tevbe, 111) "Ey iman edenler!
Sizi acı bir azaptan kurtaracak ticâreti size göstereyim mi? Allah'a ve
Rasülü'ne inanır, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edersiniz.
Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. İşte bu takdirde O, sizin
günahlarınızı bağışlar, sizi zemininden ırmaklar akan cennetlere, Adn
cennetlerindeki güzel meskenlere koyar. İşte en büyük kurtuluş budur."
(61/Saf, 10-12)
Böylece hayatın tamamı, tüm
alanlarında ve tüm mücâdelelerinde ya Allah'la; ya da şeytanla bir alış-veriş
eylemine dönüşür. İnsan ne yaparsa, ne verirse mutlaka onun bir karşılığı
vardır. Eğer sonuçlar iyi, yararlı ise, alış-veriş kâr; değilse zarar getir.
Münâfıkların, yahûdileşenlerin, Bel'amların, din tüccarlarının, dini gerçekten
sömüren, dinin sırtından geçinen satılık kalem ve dillerin, ne tür bir ticâret
yaptıklarını bu konular ışığında anlayabiliriz. Onlar, hem dünyada hem de
âhirette kendilerini zarara sokacak bir şeyi satın almışlardır. Yaptıkları
ticâret, kendilerine umdukları kârı sağlamayacaktır. ?İşte onlar, hidâyete
karşılık dalâleti satın alanlardır. Ancak, onların bu ticâreti kazançlı olmamış
ve kendileri de doğru yola girememişlerdir.? (2/Bakara, 16). Din tüccarları,
hidâyeti verdiler, karşılığında dalâleti satın aldılar. Cenneti verdiler;
cehennemi satın aldılar. İzzeti verip zilleti satın aldılar. Sonunda her iki
dünyada da zararlı çıktılar.
Allah'la alış-veriş yapan, çok
kârlı ticâreti seçenlere ne mutlu!
?İslâm'a uyarak yapılan ticâret
de, ibâdettir. Müslümanlar yaptıkları ticâreti, piyasa kurallarına göre değil;
İslâm kurallarına göre yapmalıdır.?
"Ticârete devam edin. Çünkü
rızkın onda dokuzu ticârettedir." (Hadis rivâyeti)
"Hâriçten yiyecek maddesi
getirip onu günün râyicine göre satışa arzeden, tamamını tasadduk etmiş
gibidir." (Hadis rivâyeti)
"Bir malı, kusurunu söylemeden
satmak, hiç kimseye helâl olmaz. Malın bu kusurunu bilene de, onu söylememek
helâl olmaz." (Hadis rivâyeti)
"Ticârette yalan yemin, malın
sürümünü temin ederse de kazancın bereketini giderir." (Hadis rivâyeti)
"İbâdet gibi, ticâret de hile
kabul etmez." (Hz. Ali r.a.)
"Ticarî hayat, kapitalistlerin
elinde olursa, İslâmiyet câmilere ve vicdanlara hapsedilmiş demektir."
"Ticâret bazı pınarlar gibidir,
yollarını değiştirmeye kalkarsanız kururlar."
"Müşteriyi gözünden keşf eder
tâcir olan"
"Üç şey sürekli kalmaz;
ticâretsiz mal, tartışmasız bilgi, cezasız saltanat." (Şeyh Sâdi)
"Nerede yumuşak huylu insanlar
varsa orada ticâret vardır; nerede ticâret varsa orada insanlar yumuşak huylu
olurlar."
"Ticâret, uçan kuşa ne kadar
benzer!"
"Bir insan ticârette kaldıkça
masrafları ma'kul, süsü ölçülü olmalıdır."
"Ticâret, sermayeleri boş ümit
olanlar için değildir."
"Ticâret ahlâkının en kuvvetli
yaptırımı, halk terbiyesidir."
"Mal, ticâretsiz döllenmez."
"Alış-verişi kolay olan,
alacağında müsâmaha gösterip borcunu kolayca ödeyenlere Allah rahmet etsin."
(Hadis rivâyeti)
"Alıcı ile satıcı, doğru
söyleyip birbirine nasihat ettikleri zaman, alış-verişleri bereketlenir. Malın
kusurunu gizleyip yalan söyledikleri zaman, alış-verişlerinin bereketi kalkar."
(Hadis rivâyeti)
"Satıcıya teslim olan kimseden,
fazla para almak haramdır." (Hadis rivâyeti)
?Kim çalışıp kazanmazsa ekmek
parası;
Dostunun yüz karası, düşmanının
maskarası.?
?Hatâdır âhiretten beklemek
dünyada her hayrı,
Öbür dünya bu dünyadan değil,
hem hiç değil ayrı!?
"Çoluk-çocuğum için alış-veriş
ettiğim yerde ölmeyi, başka bir yerde ölmeye tercih ederim." (Hz. Ömer (r.a.)
"Sakın oturduğunuz yerde,
'Allah'ım, rızkımı ver!' deyip durmayın. Biliyorsunuz ki, gökten ne altın yağar,
ne de gümüş."
"Çarşı ve pazarlar, Allah'ın
sofralarıdır. Oralara giden, bu sofralardan faydalanır." (Hadis rivâyeti)
"Günahların öyleleri var ki,
onları ancak maîşet uğrunda çekilen mihnetler/zahmetler mahveder." (Hadis
rivâyeti)
"Fakire balık vereceğimize,
balık tutmayı öğretelim daha iyi."
"Materyalistlerin putlaştırdığı
para, esir alınıp İslâmiyet'in hizmetine sokulmalı."
"Bir işi iyi bilen, bildiği
işten kâr eden, kâr ettiği işe ortak alan, kâr dağıtan dünyanın en büyük
şirketini kurar."
"Zemzem anonim şirketi deyip
kanalizasyonla uğraşmaktansa; yağmur anonim şirketi deyip millete rahmet olmak
daha iyidir."
"Harama teslim olanların
dünyası, hatta âhireti nasıl cennet olabilir?"
"Müslüman olsun, gâvur olsun
fark etmez, başarılı firma kuranların hepsi İslâm prensipleriyle başarılı
olmuştur. Firma batıran müslümanlar da gâvur prensipleriyle batmıştır."
"Sağlam mal yapan ve ürettiği
şey kaliteli olanlar, İslâm'a uyuyor demektir. Çürük mal imal eden, baştan savma
iş yapan müslüman da olsa İslâm'a uymuyor."
"Almanlar, Japonlar gibi
ecnebîler, en kötü adamı en iyi şekilde çalıştırırken, müslümanlar da en iyi
adamı en kötü şekilde çalıştırmakla meşgul."
"Siz aradığınız nizamı bulmaya
değil, kurmaya geldiniz."
"Artık 'ekonomik köleler'
vardır; bunların da hayat hakkı, efendilerinin iznine bağlıdır."
"Para ve sermaye! Bu tâbir çok
önemlidir. Her para sermaye değildir, sermaye ise her zaman paraya hâkimdir, bu
sebeple paralı kimseler de paralanır.
"Fabrika bacaları artık
minâreleşsin, / Minârelerin rûhu fabrikalara geçsin!
Bir yanda motor sesi, öte yanda
tekbîr, / Göreceksin dinecek; dertler, ağrılar bir bir."
"Müslümanlar sermayesiyle
değil; ortak ettiği, ücret ve prim verdiği insanların sayısıyla övünmelidir."
"Nice müslüman Allah için doğru
olmazken, yahûdiler para için doğru oluyorlar ya da doğru gözüküyorlar."
"Bilmem ki parada, malda ve
makamda müslümanca davranamayan insan neye yarar?"
"Eğri terazi tutan, kısa metre
kullanan, yalan söyleyen, ihtikâr ve hile yapan tüccarın vicdanı 'para'dır,
'kara'dır."
"Para istemem!' diyenlerin para
için kavga ettikleri çok görülmüştür."
"Parayı putlaştırmak ne kadar
ifratsa, parayla alâkasının olmadığını zannetmek de o kadar tefrittir."
"Ağılda oğlak doğunca, derede
otu biter."
"Kazanmaktan alınacak en büyük
ders, kazanabileceğimizi öğrenmektir."
"Hiçbir şeye sahip değilseniz,
hiçbir şey kaybetmezsiniz."
"Şerefsiz bir kazanç için
kaybetmeyi kabul et."
"Mal kaybeden bir şey
kaybetmiştir. Şerefini kaybeden çok şey kaybetmiştir. Cesâret ve inancını
kaybeden ise her şeyini kaybetmiştir."
"Gerektiğinden çok kazanç
getiren bir iş, ziyan eden bir iş kadar çabuk batmaya mahkûmdur."
"Kayıp, yerine konulunca artık
hiçbir şey kaybedilmemiş demektir."
"Birçok kişi yün bulmaya gider,
kırpılmış döner."
"Küçük kıvılcımlardan büyük
yangınlar çıkar."
"Yanlış yola sapmak zarar
getirir, derecesi ise ancak sonunda anlaşılır."
"Müjde o kimseye ki, İslâm
hidâyetine ulaşmış, geçimi yetecek kadar verilmiş ve buna kanaat etmiştir."
(Hadis-i Şerif Rivâyeti)
"Her gün bir melek: 'Ey
Âdemoğlu, sana yetecek kadar az varlık, seni azdıracak çoktan hayırlıdır' diye
seslenir." (Hadis-i Şerif Rivâyeti)
"Şüpheli şeylerden sakın,
insanların en âbidi olursun. Kanaatkâr ol, insanların en çok şükredeni
sayılırsın. Kendin için sevdiğini başkaları için de sev ki, mü'min olursun."
(Hadis-i Şerif Rivâyeti)
"Bir şey bütün bütün elde
edilmezse, tümüyle de elden kaçırılmaz."
"Kanaatten nasibi olmayanı
dünya malı nasıl zengin eder?"
"Kanaat, tükenmeyen hazinedir."
"Kanaatten hiç kimse ölmedi,
hırsla da hiç kimse pâdişah olmadı."
"Elün vârınan eyle kanaat /
Şükür kıl itme devrândan şikâyet."
"Bizi yalnız kanaatler mutlu
eder."
"Yeryüzünde ıstırapların çoğu,
aza kanaat etmemekten doğar."
?Dünya, âhiretin tarlasıdır.?
(Hadis-i Şerif Rivâyeti)
?Ebedî olan âhirete inandığı
halde bütün mesâisini aldatıcı olan dünyalık için harcayanlara alabildiğine
şaşarım.?
"Geçim kaynağı için çalışmasına
veya ticâretine haram karıştıranlara şunu hatırlatmak gerekir: 'Kendisine isyan
ettiğin hallerde bile rızkını kesmeyen Allah Teâlâ, kendisine itaat ettiğinde mi
rızkını vermeyip kesecek?"
?Önünüzde çok zor ve güç bir
yokuş var. Ancak yükü hafif olanlar onu aşabilecektir.?
?Dünya derin bir denizdir. Çok
kimse burada boğulmuştur. Bu deryada boğulmaktan kurtulmak için gemin takvâ,
yatağın iman, yelkenin Allah'a tevekkül olsun ki, batmaktan kurtulabilesin.
Yoksa kurtuluş zordur.?
?Dünyayı kendinize efendi
edinmeyin ki, o da sizi kendisine köle etmesin. Servetinizi kaybolmayacak yerde
toplayın.?
?Hasta adam, hastalığı
sebebiyle yemeğin tadını alamadığı gibi, dünya malına meyleden de dünya sevgisi
sebebiyle ibâdetlerin tadını alıp zevkine varamaz.?
?Dünya, bir cîfedir. Ondan bir
şey isteyen, köpeklerle dalaşmaya dayanıklı olmalı.? (Hz. Ali)
?Biz öyle kimselere yetiştik
ki, onlara göre dünya, sahibine iâde edilmek üzere emanet edilmiş bir şey idi.
Kolayca ve hafifçe âhirete göçmeleri de bundandı.? (Hasan-ı Basrî)
?Dünyanın lezzetini, zevkini,
saâdetini, rahatını isterseniz, meşrû dairedeki keyifle yetinin. O, keyfe
kâfidir.?
?Şu dünya; imtihan meydanıdır
ve hizmet yeridir; lezzet, ücret ve mükâfat yeri değildir.?
?Dünya, kâmil mü'minin
kıymetsiz oyuncağı, gâfillerin değersiz salıncağıdır.?
?Dünya, ?bir gün' gibi çabucak
geçecek, Kur'an'ın ?yarın' dediği gün uyanacak, ?dünya' için ?dün ya!'
diyeceksin.?
?Dünya malı, sana oyuncak
olarak verilmişken, oyuncak seni oynuyor!?
?Bütün dünya bir oyun
sahnesidir. Kadın erkek bütün insanlar da sadece oyuncular. Her birinin giriş ve
çıkış zamanları vardır.?
?Kabrin arkası için çalışın.
Hakiki saâdet ve lezzet oradadır.?
?Dünya bir tahteravallidir.?
?Kim dünyaya evlenme
teklifinde bulunursa, dünya ondan mehir bedeli olarak, dinini ister.?
?Dünyanın karakteri, önce
yaldızlı şeylerle aldatıp sonra helâk etmektir. O, kendini beğendirmek için
süslenip püslenen, evlendikten sonra da kocasını öldüren bir kadına benzer.?
?Kişi bu dünyaya tenezzül etti
mi, bala kapılmış sineğe döner.?
?Dünya malı çok olanın, aldanma
dünyasına.
Dünya benim diyenin, gittik dün
yasına.?
?Kısmetindir gezdiren yer yer
seni, / Göğe çıksan, âkıbet yer yer seni.?
?Sen ister boynuna ip tak,
diler cevherli kordon tak,
Bu dünyadan nasîbin en nihayet
bir avuç toprak.?
?Bunca varlık var iken bitmez
gönül darlığı.?
?Bazıları ?dünyada mekân,
âhirette iman' der; ama doğrusu şöyle olmalı: ?Dünyada sağlam iman, Âhirette
cennet gibi mekân.?
?Dünya terzi dükkânı, ölçüyü
veren gider.?
?Kim dünyaya mâlik olursa
yorgun düşer, kim dünyayı severse ona kul olur, dünyanın azı yeter, çoğu da
zengin yapmaz.?
?Âhirette mü'mini bekleyen
nimetler, güzellikler yanında, dünya hayatı ne kadar güzel ve şâşaalı bile olsa,
zindan gibi kalmaktadır.?
?Ey insan! Dünyaya kalıbınla
sahip ol; fakat kalbini ve himmetini ondan ayır.? (Abdullah bin Ömer)
?Mü'min, dünyada, doktoru
yanında olan bir hastaya benzer. Doktoru, ona faydalı olanı ve olmayanı bilir.
Hasta kendisine zararlı bir şeyi isterse ona engel olur. Mü'minin hali de buna
benzer. O, birçok şeyi arzu eder; ama imanı, ona zararlı olan şeylere mâni olur.
Ölünceye kadar, bu böyle sürer gider.? (Selmân-ı Fârisî)
?Müslümanlar arasında nerede ve
ne zaman tartışma çıkarsa, bilin ki işin içinde servet, şöhret veya şehvet, yani
para, makam veya kadın vardır. Ya bunlardan biri veya birkaçı. Kavganın sebebi
bilindiğine göre tedâvisi kolaydır. Bize verilen herşeyin emânet olduğunu ve
bunlarla sınava çekildiğimiz şuuru. Müslüman olduğumuzu hiçbir zaman unutmamak
ve Allah'ın bize devamlı gördüğü şuurunda yaşamak.?
?Çarşıyı pazarı
müslümanlaştırmadan, İslâm'ı çevreye hâkim kılmak mümkün değildir.?
?Müslüman ve para; bu ikisi,
birbirini tamamladığı gün, süper güçler yer değiştirecek, gerçek süper güç hâkim
olacaktır.?
?Paraya hâkim ol(a)mayan
müslümanıın dünyası da, büyük ihtimalle âhireti de cehennem olacaktır.?
?İslâm'da ruhbanlık yoktur.
Muâmelâtı tatbik etmek farzdır. Bu öyle bir farzdır ki, müslümanların çoğunun
haberi bile yoktur. Bilinmeyen günahlara tevbe edilmediği için, en büyük
günahlar da bunlardır.?
?Bir müslümanın yediği, içtiği,
giydiği haram olursa, onun ibâdeti ve duâsı nasıl kabul olur??
?Her işini para ile görüp
paraya düşman olan müslümanlar; konforlu hayat yaşayıp ?dünya sevgisi hataların
başıdır' diyenler; sermâye biriktirip bankayla iş görüp kapitalizme düşman
olanlar; kapitalistler gibi yaşayıp sosyalizmin gelmesini istemeyenler tezat
içindedir.?
?Hapse girmemek için T.C.
kanunlarına gösterilen gayret kadar, Cehenneme girmemek için Allah'ın
kanunlarına uyulsa, dünyamız da, âhiretimiz de cennete dönüşecektir. Üniversite
sınavına hazırlanan bir genç kadar âhirette Cennet kazanmak için dünya
imtihanına özen göstersek Cennetin bütün kapıları bize açılır. Dünya huzuru da
avans olur.?
?Helâl-haram gözetmeden para
kazanan ehl-i dünyadır, laiktir, kapitalisttir. Haramdan kaçan, helâl kazanç
sağlayan ise ehl-i diyânettir, mü'mindir, mübârektir. Karun gibi, Firavun gibi,
yahûdiler gibi zengin olmak, dini satıp dünyayı da mezara kadar sırtlamaktır.
Her yolcu, birşeyler götürür. Âhirete giden de sevaptan, günahtan başka bir şey
götüremez.?
?Kedi, karnını doyurdumu, sıcak
bir yer buldumu, başka şeye gerek duymaz, kürküne sarılır ve yan gelip yatar.
İnsana en iyi elbiseler giydirsek, karnını doyursak, cebini de doldursak,
kaloriferli köşkte bile rahat etmeyebilir. Çünkü beyin midesi İslâmî ilimler,
kalp midesi ise iman ve ibâdet ister, bunlar olmadan da tam bir huzur bulamaz.
Beynini bilginin çöplüğüne, kalbini seks panayırına çevirenler, her türlü imkân
içinde huzursuz olup, bunalıma düşebilir. İşin bir de âhiret cephesi var. Dünya
âhiretin tarlası olduğuna göre, burada ne ekersen orada onu biçeceksin.?
Hamdi Döndüren, Akif Köten,
Şamil İslâm Ansiklopedisi, c. 1, s. 103-108
Hamdi Döndüren, Şâmil İslâm
Ansiklopedisi, c. 2, s. 137-138
Hayreddin Karaman, Günlük
Hayatımızda Helâller Haramlar
Süleyman Ateş, Kur'an
Ansiklopedisi, c. 5, s. 419-425
Mehmed Göktaş, Gençlerle Tevhid
Dersleri, s. 58-60
Cavit Yalçın, Kur'an'da Temel
Kavramlar, s. 123-129
Cengiz Duman, Bozuk Düzenin
Terazisi ve Şuayb (a.s.), Haksöz 37, Nisan 94