Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular
Yaşayan Batıl İnanç ve Hurafelerden Bazıları
Yaşayan Batıl İnanç ve Hurafelerden Bazıları
Yaşayan Batıl İnanç ve Hurafelerden
Bazıları:
Yukarıda
açıklananlardan başka hâlâ yaşayan bazı bâtıl inanç ve hurâfeleri saymaya
çalışalım:
"At, avrat ve
silâh uğursuzdur."
"Ayna kırılması
uğursuzluktur, ayna kırılan ev yedi sene iflâh olmaz."
"Ateşle oynayan
çocuk altını ıslatır."
"Ayın 13'ü
uğursuzdur."
"Gece tırnak
kesilmez, ev süpürülmez."
"Gece ev
süpürülürse fakirlik gelir."
"Geceleri
aynaya bakılmaz."
"Gece vakti,
bir evden başka bir eve kazan, tencere ve tava verilirse mutlaka ölüm olur."
"Gece,
vaktinden önce öten horoz uğursuzluk getirir."
"Pazar günü
çalışmak uğursuzluktur."
"Salı günü işe
başlanırsa bitmez, sallanır."
"Salı günü yeni
elbise giyilirse yanar."
"Çarşamba
gecesi işe başlanırsa, 'Çarşamba karısı'nı kızdırır ve o eve kötülüğü dokunur."
"Çarşamba günü
yorgan kaplayan hastalanır."
"Çarşamba günü
süt içmek, ev satın almak iyi değildir."
"Perşembe günü
çamaşır yıkanırsa zengin olunur."
"Cuma akşamı ev
süpürülürse meleklerin kanadı kırılır."
"Cuma günü ev
süpüren veya çamaşır yıkamak, fakirlik getirir ve günahtır."
"Çocuğu ölen
kadın, Cuma günleri hiçbir iş yapmaz."
"Cuma günleri
çocuğun ayakları câmi kapısına bağlanır ve namazdan sonra çözülürse, hasta
olmaz."
"Henüz
konuşamayan çocuğun ağzı, Cuma salâsı verilirken câmi anahtarıyla açılırsa,
çocuk hemen konuşmaya başlar."
"Cumartesi günü
çamaşır yıkamak uğursuzluk getirir."
"Arefe günü
dikiş dikmek günahtır."
"Arefe günü
dikiş diken kadının ölmüş çocuğu varsa, onun derilerini diker."
"Misafirin
ardından ev süpürmek iyi değildir."
"Makasın ağzı
açık kalırsa, kefen biçmeye yarar."
"Makasın açık
kaldığı evde kavga çıkar."
"Elden ele
makas alınmaz, makas düşman sayılır."
"Elden ele
sabun alınmaz, uğursuzluk getirir."
"Hapse giren
biri, ölmüş birisinin yüzüğünü takarsa hapisten çabuk çıkar."
"İnsanın
önünden kara kedi geçmesi, uğursuzluk sayılır."
"Tavşan, tilki,
kara köpek birinin yoluna çıkarsa uğursuzluk getirir."
"Kapı eşiğine
basan, iftiraya uğrar."
"Merdiven
altından geçmek uğursuzluktur."
"Başa pisleyen
kuş, talih kuşudur; Kuş pisliği başına düşene para gelir."
"Şimşek
çakarken kırmızı giyilmez."
"Terlik ve
ayakkabının ters dönmesi iyi değildir."
"Evliliğin ilk
günü, gerdek gecesinde, erkek veya kadın, hangisi önce uyursa o daha evvel
ölür."
"Gerdek gecesi,
karı ile kocadan hangisi daha evvel diğerine tokat vurursa, onun sözü daha çok
dinlenir.
"Zifaf gecesi
gelin ve dâmat sabunla yıkanırsa, sabun acı olduğundan, aralarına acı ve ayrılık
girer."
"Ev
süpürülürken süpürge birine dokunursa uyuz olur. Süpürgeye tükürülürse hastalık
bulaşmaz."
"Gece tırnak
kesilirse ömür kısalır."
"Cenâze
yıkanırken teneşirin altına dökülen su, bir şişeye konup habersiz sarhoşa
içirilirse içkiyi bırakır."
"Nazara uğrayan
kişi, kuşkulandığı insanın saçından, ayakkabısından veya elbisesinden habersiz
bir parça kesip yakarak dumanı ile tütsülenirse nazarı geçer."
"Kötü bir
hastalıktan söz edilirken: 'Değirmenden geldim unluyum' denilmezse o hastalık,
söyleyene bulaşır."
"Sarılık
hastalığına tutulan kişinin 'izinli' denilen biri tarafından alnı jilet ya da
çakı ile çizilir. Akan kan alnına ve burnuna sürülür. Yaradan kan aktıkça
hastalık da akar gider."
"Dişi ağrıyan
bir kişi mezarlığa gider, mezar taşını ısırır, arkasına bakmadan geri gelirse
ağrısı kesilir."
"Başı ağrıyan
bir kadın câmiye gider, yazması (başörtüsü) ile câmiyi süpürür ve yazmayı tekrar
başına örterse başının ağrısı gider."
"Evden çıkan
erkek, işine giderken önünü kadın keserse (kadın adamın önünden karşıya geçerse)
adamın işi ters gider."
"Kısa boylu
kadınlar uğursuzdur."
"Bir kız akşam
ezanı okunurken merdiven altından geçerse kısır kalır."
"Cuma günü ezan
okuyan müezzine kızın başörtüsü veya mendili sallattılırsa nasibi çıkar."
"Evli birinin
yüzüğünü bekâr kız takarsa kısmeti kesilir."
"Bekâr kız,
evli birinin gelinliğini giyerse kısmeti kesilir."
"Gelin olanın
duvağı evde kalmış kızın başında çözülürse kızın bahtı açılır."
"Evde
kilitlenen kilit, bayram sabahı veya Cuma günü, namazdan önce imam tarafından
câmide açılırsa kızın bahtı açılır."
"Ellerini
birbirine bağlayanın kısmeti kesilir."
"Ellerini
kavuşturanın kısmeti kapanır, anası ölür."
"Hâmile bir
kadın yumurta yerse çocuğu terbiyesiz olur."
"Hâmileyken
anahtar açanın doğumu kolay olur."
"Bir hâmile
kadın ölü yıkanırken suyundan atlarsa çocuğu baygın doğar."
"Aş yeren bir
kadın, çirkin bir yere bakarsa çocuğu çirkin olur."
"Doğum yapan
kadın, yedi gün çocuğunun yanından dışarı çıkmaz. Çıkarsa cinniler gelir, çocuğu
götürür. Başka bir çocukla değiştirir."
"Çocuğu
yaşamayan bir kadın bir yatıra 'Bunu sana sattım' der ve kurban kestirir. Çocuk
dünyaya gelince eğer kız ise adını Satı, oğlan olursa Satılmış koyar. Aksi halde
çocuk yaşamaz."
"Çocuğu
yaşamayan kadın, yeniden doğum yaptığında 40 evden topladığı parçalarla gömlek
dikip çocuğuna giydirirse çocuğu yaşar ve ömrü uzun olur."
"Çocuğu ölen
bir kadın Cuma günü iş yapmaz."
"Lohusa kadının
ve çocuğun yastığı altına iğne, çuvaldız, kama, bıçak konulursa albasmaz."
"Lohusa kadının
bulunduğu yere süpürge, Kur'an, soğan, sarımsak asılırsa 'alkarısı' loğusa ve
çocuğa zarar vermez."
"Hayızlı kadın,
sebze bahçesinden geçerse sebzeleri kurutur."
"Hayızlı kadın
akşam ezanından sonra küpten turşu çıkarırsa turşu bozulur."
"Gelin eve ilk
geldiğinde kaynanasının iki bacağı arasından içeri girerse saygılı olur."
"Yeni doğan
çocuğun ilk dışkısı, yattığı odanın eşiğine veya beşiğinin altına konursa cadı
zarar vermez, nazar da değmez."
"Yeni doğan
çocuğun beşiği altına türbe ve kabirlerden toprak getirilip konursa çocuğu cadı
boğmazmış." (Buna bazı yerlerde cüher almak denilir.)
"Bebek fıtık
doğarsa, külotu çalı ağacını bir dalı yarılarak arasından geçirilince fıtığı
iyileşir."
"Bebeğin kırkı
çıkmadan tırnağı kesilirse, ya arsız ya da hırsız olur."
"Yeni doğan
çocuk, bayram günü bir dişi eşeğe ters bindirilip köyün etrafında dolaştırılırsa
ömrü mutlu geçer."
"Çocuğun
doğduğu yerde elişi yapılırsa, göbeği düşmez."
"Cuma günü
çocuğun ayakları bir câmi kapısında bağlanır, Cuma namazından sonra çözülürse
hastalığa tutulmaz."
"Bebek ayakları
altından öpülürse talihsiz olur."
"Çocuk dünyaya
geldikten sonra yıkanıp tuzlanır ve sofraaltı denilen beze sarılırsa tokgözlü
olur."
"Çocuğun
göbeği, câmi duvarına veya avlusuna gömülürse dindar, medresenin (okulun)
bahçesine veya avlusuna gömülürse âlim, ahıra gömülürse malcı olur. Ayrıca suya
atılırsa huyu temiz, evin içinde bir yere gömülürse gözü dışarıda olmaz."
"Boyu ölçülen
çocuk kısa kalır."
"Çocuğun boyu
metre ile ölçülürse ömrü kısa olur."
"Sünnetsiz ölen
çocuğun parmaklarından birinin kırılması gerekir."
"Çocuk sünnet
olurken annesi oklava sallarsa, sünnet acısız ve kolay olur."
"Küçük
çocukların yüzünde yara çıkarsa, deniz kenarında yaşayan ve denize giren biri
tarafından okunup yüzü meshedilirse yaraları iyileşir."
"Yürüyen
çocuğun emeklemesi, misafir geleceğinin işaretidir."
"At, öküz,
inek, dana gibi büyükbaş evcil hayvanlar, eğer gece ahırda huzursuzsa,
bağırıyor, kişniyor veya böğürüyorsa, o evden biri ölecektir."
"Ölü
yıkandıktan sonra kazan ters çevrilmezse bir başkası daha ölür."
"Bir evden ölü
çıkarsa o evdeki su kapları boşaltılır. Eğer boşaltılmazsa Azrâil suları
ellediği için biri yine ölebilir."
"Cenaze çıkan
ev ile çevresindeki evlerin suları dökülmelidir. Çünkü Azrâil kılıcını o sularda
yıkar. Sular bu kılıçla pislendiği için içilmez olur."
"Gece vakti bir
evden başka bir eve kazan, tava veya tencere verilirse ölümü celbeder."
"Gece sandık
açmak, kendi mezarını açmaktır. Yani ölümü çağırmaktır."
"Bir evdeki
eşyalardan herhangi biri kendi kendine düşer veya kırılırsa ölüme işarettir."
"Ayakkabı
çıkarılırken ters çevrilirse o evden cenâze çıkar."
"Kefen diken
iğne kırılmalıdır. Zira ölümü ve uğursuzluğu celbeder."
"Saçakta baykuş
ötmesi, ölüme işarettir."
"Bir genç
askere giderken evden çıkmadan önce bir dilim ekmeğin yarısını yer, yarısını da
geri bırakırsa, artık ekmek onu çağıracağı için kazaya belâya uğramadan geri
döner."
"Biri yolculuğa
çıkıp gurbete giderken arkasından yola su dökülürse, su gibi yolculuğu olur,
kazaya uğramadan sağ sâlim yerine ulaşır, gurbetten çabuk döner."
"Biri yolculuğa
çıkarken arkasından aynaya su serpilirse kazaya uğramaz."
"Bir kişi
sabunu başka birine elden verirse, sabun acı olduğu için, acı olaylar görülür
veya o iki kişi arasına düşmanlık girer."
"Gök gürlerken
buğday ambarına el ile vurulursa hasat çok olur."
"Nar tanelerini
yere düşürmeden bir bütün narı yiyip bitirebilen cennete girer."
"Tarla veya
bahçede bitkiler hastalanmış ise, tarla sahibinin güneş doğmadan önce,
tarlasının etrafını koşarak dolaşması gerekir."
"Çeltik ekilen
arazinin etrafı eşeğe binmiş bir kimse tarafında Kur'an okunarak dolaşılırsa, o
araziye dolu yağmaz."
"At nalı asılan
yere nazar isâbet etmez."
"Önünde 'beş
taş' oyunu oynanan eve fakirlik gelir."
"Cezveden su
içilirse zengin olunur."
"Ayakkabılar
ters dönerse şeytan üzerinde namaz kılar."
Daha neler
neler... Saymakla bitmeyecek bir sürü bâtıl inanışlar...
Dikkat
edilirse, hurâfe ve bâtıl inanış olarak kabul edilen haftanın hemen bütün
günleri ya belâya, ya da günaha sebep gösterilmiştir. Sanki müslümanın temizlik
yapması, çalışması suç kabul edilmiştir. Bu inanç, hem ibâdetlere, hem
temizliğe, hem çalışıp kalkınmaya ihânettir.
"Yıldızname"ye
baktırmak, "fal" açtırmak, "sevicilik" yaptırmak, "sihir" bozdurmak, "muska"
yazdırmak, "tılsım" yaptırmak, "afsunlanmak" için diyar diyar, semt semt hoca(!)
arayanlar, dileğinin yerine gelmesi için türbe ve evliya mezarlarını/yatırları
dolaşanlar, kızının nasibini açtırmak için il il üfürükçü arayanlar
azımsanmayacak kadar çoktur. Göğüse ve göbeğe muska yama cür'et ve
ahlâksızlığına tevessül edenler ve bunların tuzağına düşüp pişmanlığını sineye
çekenler de az değildir. Kimi yerde gelin, kocasının evine girerken
"kaynanasının iki bacağı arasından geçerse saygılı olur" diye inanılmak,
dolayısıyla insan onuru ayaklar altına alınmaktadır. Kimi yerde de "yeni doğan
çocuğun ilk dışkısı, cin çarpmasın, nazar değmesin diye, yattığı odanın eşiği
altına konulmakta, bazı yerlerde de bebeğin beşiğine mezarlıktan toprak
getirilerek konulmaktadır.
Kurşun dökmek,
muska ve nazar boncuğu takmak gibi eski hurâfe ve bâtıl inanışların yanında;
modern hurâfe ve çağdaş bâtıl inanışların da sosyete çevreleri, üniversite
öğrencileri ve Batı kültürüyle yetişmiş insanlar başta olmak üzere, toplumda
giderek yaygınlaştı(rıldı)ğını belirtmek gerekiyor. Burç taşları, şans ve uğur
getireceğine inanılan çeşitli taş, yüzük, kolye veya boncuklar, sinema filmleri
veya tv. dizilerindeki kahramanlara ait resim ve aksesuarlar, muska yerine uğur
ve şifa kolyeleri, taşları, nazar değmesin diye elini kulağına tutup tahtaya
vurmalar, aksırınca "çok yaşa" demeler ilk sayabileceğimiz modern gereçler ve
tavırlardır.
Tabii, bunların
yanında cinciliğin modern şekli olan medyumluk, falcılığın bin bir çeşidi,
burçların ve gök cisimlerinin insan kaderi üzerinde etkisi olduğuna/tanrılığına
inanmanın bir yansıması olan burç falları, müneccimliğin modernize edilmiş şekli
olan astroloji, felekle ve feleğin kadere etkisiyle ilgili inanış ve deyimler,
ruh çağırma ve reenkarnasyon inanışları, insanın maymun soyundan geldiğine
inanmak, İmanî hakikatlerin çoğunun bilimsel olmadığı, bilimin tek doğru ve
gerçek mürşit olduğunu kabul, tabiat/doğa veya tesadüfe yaratıcılık atfetmek
gibi bâtıl inanışlar ve modern hurâfeler...
Türbe ve
yatırlardaki mantık dışı hurâfelerin çağdaş ve modern şekillerini de televizyon
izleyen herkes görmekte, mâtem törenlerini, andiçmeleri... bilmekte. Simokinli
resepsiyonlar, tuhaf, saçma ve İslâm dışı kuralları olan törenler, seromoniler,
âyinler, tapınmalar... Kolej ve üniversite mezunlarının keplerini havaya
fırlatmaları, kıyâfet dayatmaları vb. zorunluluklar da resmî hurâfeler olarak
sayılabilir. Bütün bunların yanında kapitalizm, komünizm, kemalizm, laiklik gibi
her türlü beşerî ideolojiler, İslâm'a ters dünya görüşleri ve felsefî
anlayışlar, tâğutî yaklaşımlar, Bel'amca yorumlar çağdaş bâtıl inançlar ve
modern hurâfelerdir.
[1]
[1]
Ahmet Kalkan, Kur'an Kavram Tefsiri.