Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular
Mekr Kavramına Benzeyen Diğer Kelimeler Hile, Hud'a, Keyd, Mihâl, Tedlîs, Tağrîr, Ğaşş, Hılâbe. Hile.
Mekr Kavramına Benzeyen Diğer Kelimeler
Mekr Kavramına
Benzeyen Diğer Kelimeler: Hile, Hud'a, Keyd, Mihâl, Tedlîs, Tağrîr, Ğaşş, Hılâbe
Hile
Hâle-Yehûlü fiilinden isim olan hile (hıyle)
kelimesinin çoğulu ?hıyel?dir. Lugatta çare, mahâret, kurnazlık, iyi düşünme,
iyi görüş, işlerde tasarruf kudreti, maksada ulaşıncaya kadar fikri değiştirmek
mânâlarında kullanılmıştır. Hîle kelimesi Kur'ân-ı Kerim'de: ?Erkeklery,
kadınlar ve çocuklardan (gerçekten) âciz olup hiçbir çareye gücü yetmeyenler,
hiçbir yol bulamayanlar hicretten muaftırlar.? (4/Nisâ, 98) şeklinde ?çare?
mânâsına bir yerde kullanılmıştır. Hîle yerine ona en yakın olan ?mahrec?
kelimesi de kullanılmıştır ki, bu kelime de ?çıkış yolu?, ?kurtuluş?
anlamındadır. Hatta âlimlerden bazıları ?hîle? yerine özellikle ?mahrec?
kelimesini kullanmışlar, Ebû Süleyman el-Cüzcanî gibi bazı âlimler daha ileri
giderek ?bu konuda hîle nedir?? ifâdesinin kullanılmasını mekruh görmüş ve bunun
yerine ?bu konuda mahrec nedir?? sorusunun kullanılması gerektiğini söylemiştir.
Bu mânâda olmak üzere mahrec kelimesi Kur'ân-ı Kerim'de: ?Kim Allah'tan
korkarsa (ittika ederse) Allah ona bir kurtuluş, çıkış yeri (mahrec) ihsan eder?
(65/Talak, 2) şeklinde geçmektedir. İmam Muhammed'e nisbet edilen bu
konudaki eserin ismi de el-Mehâric fi'l-Hıyel'dir. Hıyel kelimesi Hz.
Peygamber'in hadislerinde de kullanılmıştır. Rasûlullah (s.a.s.) ?Yahûdilerin
irtikâp ettikleri şeyleri siz de işlemeyin. Onlar Allah'ın haramlarını en bayağı
(aşağılık) hîlelerle (ednâ'l-hıyel) helâl kılmaya yeltenmişlerdir.? (İbn
Teymiyye, İkametu'd-Delîl, s. 123; İbn Kayyim el-Cevziyye, İ'lâmu'l-Muvakkıîn,
III/163) buyurmuştur.
Hile: Aldatacak tarz ve tedbir demektir. Hile,
sahtekarlık ve düzenbazlıktır. Başkasını kurnazca hareket ve fiilleriyle
aldatmak. Alış-verişlerde hîleden maksat, bir kimseyi söz, fiil ve
davranışlarıyla etkileyerek, satım akdinin onun yararına olduğunu telkin etmek
ve onu piyasa fiyatının dışında bir satış bedeli ödemeye razı etmektir. Hîle,
ayet ve hadislerle yasaklanmıştır.
Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle buyurulur: "Ey iman
edenler, Allah'a ve Peygambere hâinlik etmeyin. Kendiniz bilip dururken
emânetlerinize de hâinlik etmeyiniz" (8/Enfâl, 27). Ebû Hureyre (ö.
57/676)'den rivâyete göre, Hz. Peygamber bir gün pazar yerinden geçerken elini
bir hububât yığınının içine sokmuş, altının ıslak olduğunu görünce satıcıya
sebebini sormuştur. Satıcı yağan yağmurun ıslattığını bildirince, Allah'ın
elçisi şöyle buyurmuştur: "Bu ıslaklığı herkesin görmesi için hububatın
üzerine çıkarman gerekmez miydi? Hîle yapan, bizi aldatan benden değildir"
(Müslim, İman 164; Ebû Dâvud, Büyû' 50; Tirmizî, Büyû' 72).
Bu hadis, alış-verişte hîle yapmanın yasak
olduğunu gösterir. Satılan malda ayıp varsa, satıcının bunu müşteriye açıklaması
gerekir. Ticaret örfünde, satılacak malın kıymetini ve dolayısıyla satış
bedelini azaltan kusurlara "ayıp" denir (Ali Haydar, Düraru'l Hukkâm Şerhu
Mecelleti'l-Ahkâm, I, 554 vd.; Mecelle, mad., 338).
Hadis-i şerifte şöyle buyurulur:
"Satıcı doğru söyler ve sattığı şeyin ayıbını
açıkça beyan ederse, satışı bereketli olur. Yalan söyler ve sattığı malın
ayıbını gizlerse, satışın bereketi yok olur" (Buhârî). Cenâb-ı Allah şöyle
buyurur: "Ey iman edenler, birbirinizin mallarını bâtıl yollarla yemeyiniz.
Bu mallar, sizden karşılıklı rızaya dayanan bir ticaret yoluyla olursa bu
müstesnâdır" (4/Nisâ, 29). "Veyl olsun (yazıklar olsun, azap olsun),
ölçü de tartıda noksanlık edenlere. Onlar insanlardan ölçüp aldıkları zaman tam
olarak alırlar; fakat insanlara verilmek üzere ölçtükleri veya onlara
tarttıkları zaman eksiltirler" (83/Mutaffifın, 1-3). "Ölçüyü ve tartıyı
doğru yapın. Biz insana ancak gücünün yeteceği kadarını yükleriz" (6/En'âm,
152). "Ölçüyü tam yapın, eksiltenlerden olmayın, doğru terazi ile tartın.
İnsanların hakkını azaltmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık
çıkarmayın" (26/Şuarâ, 181-183).
Bu ve benzeri âyet ve hadisler müslümanın bütün
iş ve muâmelelerinde doğru hareket etmesini hîle ve hud'adan uzak durmasını
bildirmektedir. Allah Rasûlü özellikle ticaret yapanlara bu konuda şu tavsiyede
bulunmuştur: "Ttüccarlar topluluğu,
alış-verişe boş söz ve yalan yere yemin çokça karıştığı için bunu
sadakalarınızla telâfi ediniz" (Ebû Dâvud, Büyû', 1).
Hîle, ya sözle veya fiille karşı tarafı
etkilemek suretiyle vuku bulur. Sözlü hile; tarafların birbirini etkilemek ve
akde razı etmek için, bir takım aldatıcı ve yanıltıcı sözler konuşmasıdır. Amaç,
ayıplı bir malı, müşteriye ayıpsız gibi satmak veya normalin üstünde bir fiyatla
satışı gerçekleştirmektir. Meselâ, satılan malı mevcut olmayan sıfatlarla övmek,
malın kusurunu gizlemek, üçüncü bir kişi aracılığı ile fiyatın yükselmesini
sağlamak bunlar arasındadır (Abdülkerîm Zeydan, İslâm Hukukuna Giriş, Terc. Ali
Şafak, İstanbul (t.y), s. 521). Fiilî hile ise; taraflardan birisinin diğerini
etkilemek ve alış verişe razı etmek için birtakım hîleli hareketler yapmasıdır.
Meselâ; kalitesi düşük bir mala, aynı cins fakat kalitesi yüksek bir malın
damgasını vurmak; kalan değeri yüksek olan kömüre düşük kalitelisini
karıştırmak; sütsüz ineğin memelerini bağlayarak süt biriktirmek ve alıcıya çok
süt varmış gibi göstermek (Buhârî, Büyû', 64) ve böylece normal fiyatının
üstünde fâhiş gabn derecesinde bir satış bedeli ile satmak gibi hilelerdir.
Günlük hayatta buna benzer pek çok hile ve aldatma çeşitleri görülmektedir.
İşte, İslâm bütün hîle ve aldatmaları
yasaklamış, müslümanın özünün ve sözünün bir olmasını istemiştir. Bütün
namazların her rek'atında okunan Fâtiha suresinde "Ey-Rabbimiz, bizi dosdoğru
yola ilet" (el-Fatiha, 1/6) dûasının tekrar edilmesi toplumu en doğruya, en
güzele ulaştırma amacına yöneliktir. (3)