Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular
Müslümanların Birbirleriyle Dostlukları
Müslümanların Birbirleriyle Dostlukları
Müslümanların Birbirleriyle Dostlukları:
llah, Kur'an'da mü'minlerin
kimlerle gerçek anlamda dost olabileceğini "velî" kavramıyla açıklar.
Müslümanların birbirleriyle olan ilişki ve dostluklarına İslâm çok önem verir.
Çünkü karşılıklı iyi ilişkiler, İslâm'ın güzel hasletlerini yaşamak için
olmakta; üstünlük, Allah'ın emirlerini yerine getirmede aranmaktadır. Bu duygu
ve düşünce içinde olan insanların hedefi, İslâm'ı yaşayıp tebliğ etmek ve
insanlar arasında barışı, sulh ve salâhı, müslümanlar arasında da kardeşliği
oluşturmaktan geçmektedir. Kardeşlik duyguları gelişmeden Allah'ın istediği
dostluk meydana gelmez. Bu yüzden Kur'an, mü'minlerin karşılıklı iyi
ilişkilerine çok önem vermektedir. Din kardeşliği, kan kardeşliğinin önüne
geçmektedir. İslâm, bir taraftan ana baba ve akrabaların önemini belirtirken
(17/İsrâ, 23-24), diğer taraftan küfrü imana tercih eden babayı, kardeşleri
velî/dost edinmeyi yasaklar (9/Tevbe, 23-24). Dostluk ve kardeşliğin ancak
tevhid inancı çevresinde olacağını vurgulamış olur.
Kur'an, mü'minlerin
birbirleriyle dostluklarını emretmektedir.
"Mü'minler ancak
kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah'tan korkun ki
rahmete eresiniz." (49/Hucurât, 10)
?Mümin erkekler ve mü'min
kadınlar, birbirlerinin velîsidirler. İyiliği (ma'rûfu) emrederler, kötülükten (münkerden)
alıkorlar, namazı kılarlar, zekâtı verirler, Allah'a ve Rasûlüne itaat ederler.
İşte Allah onlara rahmet edecektir. Allah daima Aziz'dir (üstündür), Hakim'dir
(hüküm ve hikmet sahibidir).? (9/Tevbe, 71)
"Ey mü'minler! Bir topluluk
diğer topluluğu alaya almasın; belki de onlar, kendilerinden daha iyidirler.
Kadınlar da kadınları alaya almasınlar. Belki onlar, kendilerinden daha
iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın., birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın.
İmandan sonra fâsıklık ne kötü bir isimdir! Kim de tevbe etmezse işte onlar
zâlimlerdir." (49/Hucurât, 11)
"Kim Allah'ı, Rasûlünü ve
iman edenleri velî/dost edinirse (bilsin ki) üstün gelecek olanlar şüphesiz
Allah'ın tarafını tutanlardır." (5/Mâide, 56)
"Hep birlikte Allah'ın ipine
(Kur'an'a, İslâm'a) sarılın, parçalanmayın. Allah'ın size olan nimetini
hatırlayın; hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de O, gönüllerinizi
birleştirmişti ve O'nun nimeti sâyesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz bir ateş
çukurunun tam kenarında iken, oradan da sizi O kurtarmıştı..." (3/Âl-i İmrân,
103)
Kardeş, nesep ve din bakımından
olmak üzere ikiye ayrılır. Din kardeşliğinin hedefi, insanların mutluluğunu
temindir. İslâm'ın istediği dostluk ve kardeşlik ise, Allah korkusu ve sevgisi
etrafında odaklaşır. Bu tür kardeşliği İslâm'ın dışında başka bir dinde bulmak
mümkün olmaz. Diğer taraftan Hucurât sûresinde yer alan âyetin ihtivâ ettiği
kardeşlik, belirli bir bölgeyle sınırlandırılmaz. Dünyanın neresinde Allah ve
Rasûlüne inanan bir müslüman varsa, doğu-batı, kuzey-güney ayrımı gözetilmeden
hepsi birbirinin kardeşi ve dostudur. Zira bu kardeşlik, bütün müslümanların
birleştiği Allah'a ve Hz. Peygamber'e verilen bir ahittir. Bu kardeşliğin maddî
ve mânevî açıdan kuvvetli olabilmesi için, dostluğa mâni alay, gıybet, kötü
lakap, zan, ayıplama, gurur, kibir ve kardeşini küçük görme gibi hallerden
uzaklaşılması teşvik edilmektedir (49/Hucurât, 11-12).
Hz. Peygamber döneminde kurulan
İslâm kardeşliği öyle bir noktaya gelmiştir ki, kendi evinde zarûret içinde
kıvranan bir müslümanın, diğer müslüman kardeşini kendine tercih etmesini
sağlamıştır. "Kendileri ihtiyaç/zarûret içinde bulunsalar bile onları
(misâfir ve muhâcirleri) kendi nefislerine tercih ederler. Kim nefsinin
cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir." (59/Haşr, 9)
âyeti, müslümanın, her konuda, din kardeşini kendisine tercih eder duruma
getirdiğinin delilini teşkil etmektedir. Bu durumdan Yüce Yaratıcı memnun
olmaktadır (Bkz. S. Buhârî, Tecrîd-i Sarîh Terc. 10/15-17, hadis no 1327). Diğer
taraftan İslâm'ın oluşturduğu kardeşlik ve dostluk, yüz yirmi yıl birbirini
öldüren iki düşman kabilenin kalplerini yumuşatmış (3/Âl-i İmrân, 103),
vahşîlik, yerini sevgi, merhamet ve affetmeye bırakmıştır.
Nesep bakımından olan
kardeşlik, İslâm kardeşliğiyle pekiştirilirse, akrabalar arasındaki dostluk ve
sevgi daha da iyi olmaktadır. Din kardeşliği olmadan meydana gelen yakınlık,
tamamen maddî çıkarlar üzerine kurulmaktadır. Böyle kardeşlerin mal mülk için
birbirlerine ne kadar hasım oldukları bilinmektedir. Kur'an'ın haber verdiği Evs
ve Hazrec kabilelerinin aynı ırka mensup kabileler olduğu bilinir. Bunların
aralarına giren düşmanlık yaklaşık 120 sene devam eder. Neticede İslâm'ı kabul
etmeleri sâyesinde ırk ve din bakımından kardeş olurlar. Konuyla ilgili
insanların dikkatini çeken Yüce Allah: "Sen yeryüzünde olan her şeyi toptan
harcasan, yine de onların kalplerini birleştiremezdin. Fakat Allah onların
aralarını bulup kaynaştırdı." (8/Enfâl, 63) buyurarak İslâm'ın nasıl bir rol
oynadığını haber vermektedir. Buna göre, insanlar arasında dostluğu kurmak,
yüzünü Hakk'a ve onun peygamberine çevirmekle mümkündür. Nerede dünya sevgisi
birinci sırayı almışsa, orada maddî çıkarlar, kin ve düşmanlık da ilk sırayı
almıştır. Kur'an'ın önemle üzerinde durduğu İslâm kardeşliğinin ve dünya
barışının oluşması, İslâm'ın istediği dostluk ve kardeşliğin ilk sırayı
almasıyla mümkün görülür. Konuyla ilgili Hz. Peygamber'in insanlara birtakım
uyarıları bulunmaktadır. Bunlardan ilki Kur'an'ın; doğru ve yanlışı, dost ve
düşmanı tanımada mihenk taşı olmasıdır.[1]
Kur'ân-ı Kerim'de Arapların
İslâm'dan önceki dönemde birbirinin düşmanı oldukları hatırlatılarak Allah'ın
onların gönüllerini uzlaştırdığı ve böylece İslâm dini sâyesinde dost ve kardeş
oldukları bildirilmiştir (3/Âl-i İmrân, 103). Kur'an'da sosyal barış ve uzlaşma,
?Mü'minler ancak kardeştir? (49/Hucurât, 10); ?Mü'min erkekler ve
mü'min hanımlar birbirinin velîleri/dostlarıdır? (9/Tevbe, 71) gibi
ifadelerle hükümlere bağlandığı için müslümanlar arasında düşmanlığın zuhur
etmesine yol açacak tutum ve davranışların önlenmesi, kardeşlik ve dostluğun
pekişmesi için tedbirler getirilmiştir. Nitekim çeşitli maddî ve mânevî hakların
korunmasına yönelik ahlâkî, hukukî ve siyasî tedbirlerin öngörülmesi yanında;
toplumda düşmanlık duygularının kabarmasına yol açacak kötülükler de
yasaklanmıştır.
İslâm, kelime olarak, ?barış?
anlamına gelen ?silm? , ?selâm? ve ?selâmet?le aynı kökü paylaşır. Dolayısıyla
?İslâm?ın kelime olarak anlamlarından biri de ?barış?tır. Tüm insanlar, fitneyi
terk edip Allah'ın dini olan İslâm'a teslim olsalar, her taraf selâmete kavuşup
tümüyle barış ve kardeşlik hüküm sürer.
?Şüphesiz Biz şeytanları,
iman etmeyenlerin dostları kıldık.? (7/A'râf, 27) ?Allah, düşmanlarınızı
sizden daha iyi bilir. Gerçek bir dost olarak Allah yeter, bir yardımcı olarak
da Allah kâfidir.? (2/Bakara, 45)
[1]
Mikdat Öccü, Kur'an'da Velî ve Velâyet, s. 95-96.