Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular
Cömertlik, İnsanı Bir Şeye Muhtaç Olup Onsuz Olamama Tiryakiliğinden Kurtarır; Allah'tan başkasına İhtiyaç Duymama Faziletine Yükseltir
Cömertlik
Cömertlik, İnsanı Bir Şeye Muhtaç Olup Onsuz
Olamama Tiryakiliğinden Kurtarır; Allah'tan başkasına İhtiyaç Duymama Faziletine
Yükseltir:
Bir şeye muhtaç olmamak, o şeyi elde ettikten
sonra ihtiyacı gidermekten daha üstündür. Allah'tan başka her şeyden müstağnî
olmak; bir şeyi elinde bulundurmamak sûretiyle ihtiyaçtan kurtulmak, varlıklara
bağlı kalmamaya, onlara muhtaç olmamaya çalışmaktır. Meselâ, lüks hayatı
sevmeyen bir kimse, lüks ve israf yaşayışıyla ilgili bütün istek ve imkânlardan
müstağnîdir. Bu hayata ve gereklerine ihtiyaç hissetmez.
Hiç bir şeye ihtiyaç hissetmemek, tam bir
zenginliktir. Bu türlü zenginlik ise, yalnız Allah'ın sıfatıdır (35/Fâtır, 15).
Bir şeye muhtaç olup onu kazandıktan sonra zengin olmak sıfatı, kulların
özelliğidir. Allah, bir kuluna çok mal verince ona, çok nasip vermiş
demektir. Ona zekât vermeyi emredince, infakı ve cömertliği teşvik edince, Yüce
Allah onu, varlıkla zengin olma derecesinden daha yüksek bir makam olan maddî
varlıklardan müstağnî kılarak daha zengin olma derecesine yükseltmeyi
dilemiştir. Çünkü maddî bir şeye ihtiyaç hissetmemek, tam bir zenginliktir,
gönül zenginliğidir. İşte her çeşit cömertlik ve başta zekât olmak üzere
Allah için her türlü infak, maddî varlıklara ihtiyaç belirtmeksizin, maddeyi
başkalarına vererek insanı manevî olarak yükseltir, maddî olarak da onun diğer
maddelerden üstün olduğunu, maddenin kulu ve kölesi olmadığını ispatlamasına
vesile olur.
Cömertlik, insanların sevgi ve muhabbetini
kazandırır. Zenginle fakir arasında kin, nefret ve kıskançlığı gidererek,
birbirlerine sevgi bağı oluşturur.
Mü'minler, bilirler ki, sahip bulundukları şeylerin yaratıcısı kendileri
değildir. Bunlar rızık olarak Allah tarafından kendilerine bahşedilen bir
ikramdan ibârettir. İşte bu itiraf ve şuur neticesinde mü'minler, fakir ve zayıf
kimselere karşı iyilik ve ikram kapılarını açarlar. Bu kapıların açılması,
kulların birbirine karşı kardeşlik duygusunu, insanlık şuurunu ve beşerî
dayanışmayı meydana getirir. Bu sıfatların kıymet ve önemi insandaki cimriliğin
ve egoistliğin yok olup yerini iyiliğe, cömertliğe terketmesiyle meydana çıkar.
Aynı zamanda bu sıfatlar, hayatı çatışma ve ihtiraslardan uzaklaştırıp sevgi ve
yardımlaşmaya sevkeder. Zayıf ve çaresizlere tam bir emniyet sağlayarak onlara
vahşet ve hırs pençeleri arasında değil; kalplerde, gönüllerde yaşadıklarını
hissettirir.
Bir toplumda zenginlerin ve fakirlerin bulunması
doğaldır. Doğal olmayan, bunların birbirlerinin haklarını gözetmemesi ve sosyo
ekonomik açıdan bir bakıma sünnetullah denilebilecek bu durumun toplumda gerilim
ve gerginlik sebebi olmasıdır. Bunun için de hem zengin ve fakir arasındaki
ekonomik düzey farkının uçuruma dönüşmemesi, yani zenginin daha zengin; fakirin
daha fakir olmasının engellenmesi, hem de bu yüzden gerçekleşmesi muhtemel olan
bu duygusal gerilimin önlenmesi gerekir. Kur'an-ı Kerim'de sosyal
gerilimin, müstaz'af-müstekbir ikileminin engellenme yolları belirtilmektedir.
Kur'an'da cennet ehli muttakiler tanıtılırken "...Mallarında muhtaç ve
mahrumların hakkı vardır." (51/Zâriyât, 19) buyurulur. Namaz kılan ve
namazlarında devamlı olanların eline mal geçip zengin olunca pintileşen kimseler
gibi olmadıkları belirtilerek "Bunlar, sahip oldukları mallarda muhtaç ve
mahrumların belli bir hakkı bulunduğunu unutmazlar" (70/Meâric, 22-25)
buyurulmuştur.
Bu düzenleme aynı zamanda bunun işleyişinde son
derece önemli insanî meziyetlere, psikolojik faktörlere de işaret ediyor. Bakara
263 ve 264. ayetlerden anlaşıldığına göre; zengin, verirken gönülsüz
davranmayacak, başa kakmayacak, aynı şekilde fakir de alırken ezilmeyecek, her
türlü meşrû sebebe yapıştığı halde, gücü geçinnmeye yetmediğinden mahcûbiyet
duyması gerekmeyecek. Çünkü, biri borcunu ödüyor, diğeri hakkını alıyor,
alacağını tahsil ediyor. (Tabii, fakir bu konuyu istismar etmeyecek; bedavacı ve
asalak olmayacak, kendi eliyle kazandığı maldan daha lezzetli bir yiyeceğin
olmayacağı bilincinde olacaktır.) Başa kakma ve mahcûbiyet için hiçbir neden
kalmıyor. Bu düzenleme, bir anlamda toplumsal gerilim sigortası görevi görür.