Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular
Hadis-i Şeriflerde Câhiliyye Kavramı
Hadis
Hadis-i Şeriflerde Câhiliyye Kavramı
?Dikkat edin! Bütün câhiliyye emirleri
(kanunları, yasaları, hükümleri ve bakış açıları) ayaklarımın altındadır ve
hepsi de kaldırılmıştır...?
-Vedâ Hutbesinden- (Müslim, Hacc 194,
h. no: 1218; Tirmizî, Fiten 2, h. no: 2610; Tefsîr 2, h. no: 3087)
?Kim imama bey'at etmeden ölürse,
câhiliyye ölümü (gibi bir ölüm) ile ölür.?
(Müslim, İmâre 58, hadis no: 1851)
?Ümmetimin içinde câhiliyye döneminden kalma,
tamamen terk edemeyecekleri dört âdet vardır: Asâletleriyle övünmek,
başkalarının soyuna dil uzatmak, yıldızlar vesilesiyle yağmur istemek, ölünün
arkasından yüksek sesle ağlamak.?
(Müslim, Cenâiz 29, hadis no: 934)
?Câhiliyye dâvâsı (câhiliyye zamanındaki gibi
kavmiyyetçilik ve asabiye) güdenler bizden değildir.?
(Müslim, İmâre 53, hadis no: 1848; Buhârî, Cenâiz 39)
Bilâl-i Habeşî'ye (r.a.) ?siyah kadının oğlu'
diyerek hakaret eden Hz. Ebû Zerr'e (r.a.) Peygamberimiz (s.a.s.): ?Onu
annesinin renginden dolayı mı ayıplıyorsun? Demek ki sende hâlâ câhiliyye ahlâkı
bulunmaktadır.? (Buhârî, İman 22, Edeb, 79, Itk 28; Müslim, Eymân, 38-40;
Ebû Dâvud, Edeb 133, h. no: 5157)
?Her kim tâatten çıkar ve cemaatten ayrılırsa,
câhiliyyet ölümüyle ölür. Kim körükörüne (çekilmiş) bir sancağın altında
harbeder, bir asabe (-baba tarafından akrabâ-; kavim, ırk) nâmına kızar veya bir
asabeye dâvet eder ya da bir asabeye yardımda bulunur da öldürülürse, bu da, bir
câhiliyyet ölümüdür. Kim de benim ümmetime karşı çıkar, iyisini-kötüsünü vurur,
mü'minden çekinmez, ahid sahibine verdiği sözü de yerine getirmezse o, benden
değildir, ben de ondan değilim.?
(Müslim, İmâre 53; İbn Mâce, Fiten h. no: 3948; Neseî, Tahrîmu'd-Dem, h. no:
4097)
?Câhiliyye dâvâsıyla hak iddia eden kimse bizden
değildir.? (Buhârî, Cenâiz 39)
?Kimin bir kız çocuğu olur, onu (diri diri)
gömmez, hor ve hakir görmez ve oğlan çocuğunu ona tercih etmezse, Allah bu kız
çocuğu sebebiyle onu Cennete koyar.?
(Ebû dâvûd, Edeb 121)
Dârimî'nin rivâyet ettiği bir hadis-i şerife
göre; ashâbdan biri Allah Rasûlü (s.a.s.)'nün huzuruna geliyor ve câhiliye
dönemindeki geçmişine âit bir vahşeti dile getiriyordu: ?Yâ rasûlallah! Biz
câhiliyye döneminde kız çocuklarımızı diri diri gömerdik. Benim de bir kız
çocuğum vardı. Annesine, ?bunu giydir, dayısına götüreceğim' dedim. (Kadın bunun
ne demek olduğunu bilirdi. Ciğerpâresi, evlâdı biraz sonra bir kuyuya gömülecek
ve orada çırpına çırpına can verecekti. Fakat kadının böyle bir vahşetin önüne
geçmek hak ve selâhiyeti yoktu. Yapabileceği tek şey, için için ağlayıp gözyaşı
dökmekti.) Hanımım dediğimi yaptı. Çocuk hakikaten dayısına gideceğini
zannediyor ve cıvıl cıvıldı. Elinden tutup daha önce kazdığım bir kuyunun yanına
getirdim. Ona kuyuya bakmasını söyledim. O tam eğilip kuyuya bakayım derken,
sırtına bir tekme vurdum ve onu kuyuya yuvarladım. Fakat nasılsa, eliyle kuyunun
ağzına tutundu. Bir taraftan çırpınıyor, diğer taraftan da ?babacığım üzerin
tozlandı' deyip elbisemi silmeye çalışıyordu. Buna rağmen bir tekme daha vurdum,
onu diri diri toprağa gömdüm.?
Adam bunu anlatırken Allah Rasûlü ve
yanındakiler hıçkıra kıçkıra ağlıyorlardı. Orada oturanlardan birisi ?be adam
Rasûlullah'ı hüzün içinde bıraktın!? deyince, Efendimiz adama: ?Bir daha
anlat? dedi. Adam hâdiseyi bir kere daha anlattı. Rasûlullah'ın gözlerinden
akan yaşlar mübârek sakalını ıslattı. (Dârimî, Mukaddime 1) (Rasûlullah
(s.a.s.), olayı tekrar anlattırmakla sanki şunu anlatmak istiyordu: ?İşte siz
İslâm'dan öce câhiliyye döneminde böyleydiniz. Tekrar anlattırdım ki, İslâm'ın
kazandırdığı insanlığı bir kere daha hatırlamış olasınız.?
?Herkim körükörüne (dikilmiş) bir sancağın
altında asabiyete davet veya bir asabiyete yardım ederken ölürse, bu câhiliyyet
ölümüdür.? (Müslim, İmâre, 57; Neseî,
Tahrîmu'd-Dem, h. no: 4098)
?Irkçılığa çağıran bizden değildir. Irkçılık
dâvâsı üzerine birbirini öldürenler, bizden değildir. Irkçılık üzerine ölenler
de bizden değildir.? (Ebû Dâvud, Edeb,
h. No: 5121)
Ensâr ile muhâcirler arasında meydana gelen bir
tartışma üzerine de Hz. Peygamber şöyle söylemiştir: ?Şu câhiliyye çığlığını
bırakınız! O ne kötü şeydir!? (Buhârî, Menâkıb 8)
?Insanların câhiliyye devrinde hayırlı olanları
İslâm devrinde de hayırlıdır.? (Buhârî,
Enbiyâ 8, Menâkıb 1)
Bir zamanlar düşman iki kabile iken Hz.
Peygamber'in önderliğinde güçlü sevgi bağlarıyla birbirine bağlanmış olan Evs ve
Hazrec'den bazı kimseler dostane bir şekilde sohbet ettikleri sırada
müslümanların birlik ve beraberliğini kıskanan bir yahûdi, iki kabilenin eski
rekabetlerini hatırlatan bazı şiirlerle onları tahrik etmişti. Tarafların silâha
sarılarak dövüşmek üzere harekete geçtiklerini öğrenen Hz. Peygamber kendilerine
şöyle hitap etti: ?Ey müslüman topluluk, Allah'tan korkun! Ben aranız da
bulunuyorken, Allah sizi İslâm'a kavuşturmuş, onunla müşerref kılmış, câhiliyye
zihniyetinden kurtarmış, küfürden uzaklaştırmış ve sizi birbirinize dost
kılmışken nasıl oluyor da yine câhiliyye dâvâsıyla birbirinize
düşebiliyorsunuz!? (İbn Hişam, I/555-556)
Habeş muhâcirleri adına Necâşî ile konuşan
Ca'fer b. Ebû Tâlib şöyle demişti: ?Ey hükümdar! Biz câhiliyye zihniyetine sahip
bir kavimdik; putlara tapar, ölü hayvan eti yer, fuhuş yapardık; akrabalık
bağlarına riâyet etmez, komşularımıza kötülük ederdik, güçlü olanlarımız
zayıfları ezerdi? (İbn Hişâm, I/335-336).
Hz. Ebû Bekir
(r.a.)'e Ahmes'li bir kadın şöyle bir soru sormuştur: ?Câhiliyyeden sonra
Allah'ın getirdiği bu iyi ve uygun işin (İslâm'ın) bekası ne kadar sürer?? Hz.
Ebû Bekir (r.a.): ?İmamlarınız sizi (İslâmî) istikamet üzere doğru tuttuğu
müddetçe? diye cevap vermiştir. (Buhârî, Menâkıbu'l-Ensâr 25; Dârimî, Mukaddime
23)
Selman (r.a.)'dan rivâyet edilmiştir ki, Halîfe
Ömer İbn Hattab (r.a.), Selman (r.a.)'a, ?halîfe ile melik/kral arasındaki
farktan sorduğunda Selman (r.a.) şu cevabı vermiştir: ?Müslümanların arazisinden
bir dirhem veya daha az veya daha çok toplarsan, sonra da onu lâyık olmayan yere
koyarsan (sarfedersen) işte sen bu halinle kralsın demektir. Halîfe ise, halka
adâletle davranandır, aralarında adâletli ve düzgün bir şekilde taksimat
yapandır, erkeğin ev halkına ve ananın çocuğuna olan şefkati gibi halkına şefkat
ve merhamet eden ve Allah'ın kitabıyla hükmedendir?. Kâ'b, bu cevap üzerine
şöyle dedi: ?Bu mecliste halîfe ile melikin arasını ayırt edecek kimseyi
zannetmiyordum. Fakat Allah Selman'a cevabı ilham etti.? (et-Tabakatu'l-Kübrâ,
İbn Sa'd, 3/306; Târihu'l-Hulefâ, es-Süyûtî, s. 140)
Ebû Mes'ud el-Bedrî (r.a.) anlatıyor: "Ey
Allah'ın Rasûlü dendi, biz câhiliye devrinde yaptıklarımızdan hesaba çekilecek
miyiz?" Şu cevabı verdiler: "Müslüman olduktan sonra iyi olana, câhiliye
devrinde yaptıklarından sorulmayacaktır. Kötü amel işleyene, hem İslâm'daki
ameli hem de önceki ameli sebebiyle hesap sorulacaktır." (Buhârî, İstitâbe
1; Müslim, İman 189, h. no: 120)
Açıklama: Hadis, daha önceleri kâfir iken,
sonradan Müslüman olan bir kişinin daha önceki hayatından suale maruz kalıp
kalmama meselesine kayıtlı ve şartlı olarak cevap getirmektedir. İslâm olduktan
sonra amel-i sâlih sahibi ise sual yok, değilse var. Hattâbî der ki: "Bu hadisin
zahiri, ümmetin icmâ ettiği "İslâm, öncesini siler" hükmüne muhâlefet eder.
Allah Teâlâ: "O küfredenlere söyle ki: Eğer (sana düşmanlıktan) vazgeçerlerse
geçmiş (günahları) affedilecektir" (8/Enfâl, 38) buyurmuştur."
Hattâbî devamla der ki: "Bu hadisin mânâsı şöyle
olmalıdır: "Kâfir Müslüman oldu mu geçmişinden muâheze olunmaz. İslâm'da çok
fazla günah işler ve Müslümanlığına devamla birlikte, aşırı, şiddetli
mâsiyetlere girerse, İslâm'da işlediği cinâyeti sebebiyle muaheze olunur ve
küfür sırasında yaptığı başına kakılır. Sanki şöyle denir: "Sen şu kötü işleri
kâfirken yapmadın mı? Müslümanlığın seni bunlardan men etmedi mi?"
İbn Hacer, bu görüşü: "Önceki amelinden
yapılacak evvelki muaheze, başa kakma sûretiyle, sonraki günahların muahezesi,
cezâlandırma sûretiyle olacaktır" diye özetledikten sonra der ki: "Evla olanı,
başkasının görüşüdür. Hadiste geçen "isâe" (günah, kötülük) kelimesinden murad
küfürdür, çünkü "küfür", "isâe"nin nihâyeti, günahların en şiddetlisidir. Adam
irtidat eder ve küfrü üzerine de ölürse, sanki Müslüman olmamış gibidir ve
hayatı boyunca yaptığı bütün amellerden muaheze olunur. Buhârî, bu hadisi "Büyük
günahların en büyüğü şirktir" hadisinden hemen sona zikretmek sûretiyle, bu
söylediğimiz açıklamaya işaret etmiş olmaktadır." (İ. Canan, Kütüb-i Sitte
Tercüme ve Şerhi, Akçağ Y. 14/391)