Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular
d) Fahşâ
d
d) Fahşâ:
Fuhş, fahşâ; sözlükte, aşırı
derecede çirkin söz ve davranış, iğrenç işler, büyük günâh, edep ve ahlâka
aykırı her türlü kötülük ve çirkinlik demektir. ?Fuhş ve fahşâ', ölçüyü aşan her
türlü edepsizliktir. Normal ölçülere sığmayan bütün çirkin işlere bu isim
verilir. ?Fâhiş', bu ismin öznesi (fâil ismi) olup çirkin ve ölçüsüz iş yapan
demektir. Bunun dişili (müennesi) hem çirkin ve ölçüsüz iş yapan kadın, hem de
bizzat kötü fiil veya söz, çirkin davranış anlamlarına gelir. Türkçe'de aşırı
olan şeylere ?fâhiş' denir; ?fâhiş fiyat' gibi. Yine bu kökten gelen ?fuhuş' da
aynı anlamda olup bir kadının evlilik dışı ve meslek edinerek bir menfaat
karşılığı vücudunu bir erkeğe cinsel tatmin için sunması demektir. Bununla
beraber, sevicilik, lûtîlik ve erkeklerin evlilik dışı cinsel ilişkileri de
fuhşun kapsamına girer. İslâm'a göre zinâkâr kadınla zinâkâr bir erkek arasında
suç ve cezâ yönüyle hiçbir fark yoktur. Kur'an'ın hükümlerini önemsemeyen
toplumlarda ise, zinâ eden kadına fâhişe denir, bu kadın ahlâksız kabul
edilirken; aynı suçu işleyen erkeklere herhangi bir sıfat yakıştırılmaz ve
namussuz kabul edilmez. Halbuki zinâ eden erkek de fâhiş bir suç işlemiştir,
ahlâksızlık/namussuzluk ve fâhiş(e)lik yapmıştır. ?Fahşâ veya fuhş' temiz
yaratılışın tiksindiği ve selim (sağlam) aklın reddettiği, normal ölçünün
dışında tiksinti verici bütün davranış ve sözleri ifade eder.
Kur'an bu kelimeyi birkaç
formda kullanmaktadır. Öncelikle ?fahşâ-fâhişe' şeytanın, kendini izleyenlere
emrettiği ve güzel gösterdiği ölçüsüzlük ve çirkinliktir. ?O (şeytan), size
yalnızca kötülüğü (seyyieyi); çirkinliği/hayâsızlığı (fahşâyı) ve Allah'a karşı
bilmediğiniz şeyi söylemenizi emreder.? (2/Bakara, 169; ayrıca bkz. 24/Nûr,
21). Kötülük etmek, acı verecek veya üzecek şeyleri yapmak anlamına gelen sû' (seyyie),
bu şekilde işlenilen bütün günâhların genel adı olmuştur. Fahşâ ise bu şekildeki
günahların en kötüsü, en haddi aşmış olanıdır. Nisâ Sûresinin 15. ve 25.
âyetlerinde geçen ?fâhişe' kelimesi zinâ anlamında kullanılmıştır. Aynı sûrenin
19. âyetinde geçen ?fâhişe' sözcüğü ise, çirkinlik ve hayâsızlık, serkeşlik,
geçimsizlik yapma, aileyi bozacak denli bir edepsizlik veya zinâ etme şeklinde
anlaşılmıştır. ?Fâhişe' kelimesi bir âyette ?zinâ' kelimesiyle birlikte
zikredilip, onun çok kötü bir yol, bir fahşâ olduğu haber verilir (17/İsrâ, 32).
Lût kavminin (Sodom'un)
işlediği çirkin iş de, yani livâta (homosexüellik) da Kur'an tarafından
?fâhişe'; çok çirkin ve edepsiz bir fiil olarak nitelendiriliyor. İnsanlık
tarihinde Lût kavmine kadar hiçbir toplum bu çirkin işi bu kadar yaygın ve
normal hale getirmemişti. Allah (c.c.) onları Lût (a.s.) diliyle uyardı. Ancak
onlar yine de bu hayâsızlığa devam ettiler, kadınları bırakıp erkeklere
yanaştılar. Allah bu ölçüyü aşan (müsrif) kavmi toptan cezalandırdı (7/A'râf,
80-84).
Kur'an, babaların evlendiği
kadınlarla evlenmeyi kesinlikle yasaklamakta, câhiliyye döneminden kalma bu
âdeti yine ?fâhişe' kelimesiyle nitelemekte ve onun çok çirkin bir iş olduğunu
vurgulamaktadır (4/Nisâ, 22). Kur'an'ın ifadesine göre ?fahşâ'nın görüneni de,
gizli olanı da vardır. Kimi ?fahşâ' olan fiiller açıktan, kimileri de insanların
görmeyeceği şekilde işlenir. Her şeyi bilen ve gören Rabbimiz; fahşânın
gizlisini de açığını da yasaklamakta, "bunlara yaklaşmayın!" demektedir (6/En'âm,
151; 7/A'râf, 33).
İslâm'dan yüz çeviren şirk dini
mensupları ?fahşâ' olan fiilleri yapmaya devam ederler. O fiillerin çirkin ve
edepsizlik olduğu söylense bile aldırmazlar. Ve derler ki ?biz atalarımızı bunun
üzerinde bulduk. Allah böyle emretti.' Rabbimiz onların bu iddialarını
reddederek; "Allah (c.c.) kesinlikle ?fahşâ'yı, çirkin hayâsızlıkları emretmez"
buyurmaktadır (7/A'râf, 28). Buna karşılık; ?Şüphe yok ki Allah adâleti,
ihsânı, yakınlara vermeyi emreder. Fahşâdan (çirkin hayâsızlıktan), münkerden
(kötülükten) ve bağy'den (zorbalık ve yoldan çıkmaktan) sakındırır. (O) size
öğüt vermektedir, umulur ki öğüt alıp düşünürsünüz.? (16/Nahl, 90)
?Fahşâ-fâhişe' kavramı her
türlü çirkin tavırları, edep dışı hayâsızlıkları ifade eder. İslâm'ın getirdiği
ölçüler insanın fıtratına uygun olduğu gibi, haya ve edep örnekleridir. Bunlar
hem selim aklın kabul edeceği güzelliktedir, hem de insana bedenen ve rûhen
zarar vermeyen şeylerdir. İslâm'ın emirleri, insanı rûhen olgunlaştırır,
ahlâkını güzelleştirir. Buna göre "şeytanın dâvet ettiği bütün işler ve ameller
?fahşâ-fâhişe'dir" diyebiliriz. Bunlar, insanın fıtratına uymayan, normal
olmayan, iyi düşünen aklın çirkin saydığı ve hoş görmediği şeylerdir.
Müslüman toplum, ahlâklı ve
edepli toplumdur. Bu toplumda ?fahşâ-fâhişe' sayılan sözler ve davranışlar
yaygın değildir. Mü'minler bu türlü işlerden hoşlanmazlar, kaçınmaya çalışırlar.
Mü'minler, onurlu ve haysiyet sahibi kimselerdir. Onlar, İslâm'ın getirdiği
fazîlet ölçülerine bürünerek, işte, amelde, sözde ve toplumsal ilişkilerde
düşük, bayağı, çirkin ve edep dışı şeylerden uzak dururlar. ?Fahşâ'nın en büyüğü
olan evlilik dışı ilişkilerden kaçınırlar. Aileyi ve nesilleri perişan eden,
insan rûhunu olumsuz olarak etkileyen, kadının ve erkeğin değerini düşüren
fuhşun her türlüsü ile mücâdele ederler.
Ancak birtakım münâfık tipliler
ile şeytanın yardakçılığına soyunanlar, çeşitli araçlara başvurarak mü'minler
arasında ?fahşâ-fâhişe'nin yayılmasını isterler, bunun için çaba gösterirler.
Müslüman bireylerin ve toplumun bozulması için ellerinden geleni yaparlar.
Fırsat buldukları zaman kimilerini fuhşa iterler, bu işten zevk ve para
kazanmaya çalışırlar. Kimileri de ellerindeki kitap, dergi, gazete, televizyon
ve filmlerle bu tür ?fahşâ'nın reklâm ve propagandasını yaparlar. Kimileri bazı
kadınları kötü yola düşürürler, fuhuş yerleri kurarlar, işletirler. Kimileri de
buna göz yumarlar, ya da teşvik ederler.
İslâm'a göre ?fahşâ-fâhişe'
olan bütün bu hayâsızlıkları müslümanlar arasında yaymaya çalışanlara dünyada da
âhirette de büyük bir azap vardır (24/Nûr, 19). Evet, Allah bu ?fuhuş'
tâcirlerinin iki dünyada da azabı hak ettiklerini haber veriyor. Onların dünyada
nasıl bir azap kazandıklarını belki net olarak göremiyoruz ama mutlaka
cezalandırıldıkları açıktır. Nitekim bu çirkin işlerle uğraşanların hiç birinin
mükemmel ve güzel insan olmadıkları bir gerçektir. Dikkat edilirse Kur'an,
yalnızca evlilik dışı ilişkilere ?fahşâ' demiyor. Bunun yanında her türlü edep
ve hayâ dışı davranış, söz ve fiiller, insanın temiz yaratılışına uymayan bütün
işler ?fahşâ-fâhişe' ismiyle anılıyor. Bazı âyetlerde fâhişe kavramı, çoğul
olarak ?fevâhiş' şeklinde geçmektedir. Bazı bilginlere göre bu kavram daha çok
had (İslâm'ın tâyin ettiği ceza) uygulanan suçlar hakkında kullanılmaktadır.
İnsan, şehvete, yani birtakım
istek ve duygulara sahiptir; mala, mülke, geçimliklere sahip olmak istediği gibi
nefsinin cinsel istekleri de vardır. Mü'min, nefsinin isteklerini meşrû yoldan
karşılar, mala helâl yoldan sahip olur, inancının dışına çıkan isteklerine sınır
koymaya çalışır. Ancak imandan muhrum olanlar ile zayıf imanlılar, nefislerinin
istekleri önünde sınır tanımazlar. İsteklerini normal olmayan, insanî ve fıtrî
çizginin dışındaki yollardan karşılamaya çalışır. Böylece haddi aşar, normal
yolun dışına çıkar, Allah'ın koyduğu ölçüleri çiğner geçer; günahkâr, isyankâr
ve bağî olur, ya da nefsinin kulu kölesi haline gelir. Böyle bir duruma düşen,
?fahşâ-fâhişe' diye nitelenen çirkinlikleri yapmaktan çekinmez. Bu tür kişiler,
edep dışı sözleri konuştukları, hayâya sığmayan şeylerle uğraştıkları gibi,
ihtiyaçlarını gayri meşru yollardan giderirler.