Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

a- Kur'an-ı Kerim'in Hârikulâde Oluşu.

a



a- Kur'an-ı
Kerim'in Hârikulâde Oluşu

Allah Teâlâ her peygambere,
kendi zamanında geçerli ve rağbetli olan şeylere üstün gelecek cinsten mucizeler
vermiştir. Bunun böyle olması gayet tabii ve bir bakıma gereklidir. Zira sihir
ya da tıp alanında mâhir kişilerin bulunduğu bir devirde, başka cinsten
mucizelerle ortaya çıkan kişilere, inanmayanlar tarafından "biz de sihrin en
âlâsını yapıyor, birçok tehlikeli hastalıkları iyi edecek derecede tıbbı
biliyoruz. Sen de onları yapamıyorsun" denilebilir. Mucizelerin, bahsedilen
tarzda gösterilmesi ile, yapılması muhtemel olan bu tür itirazlara meydan
verilmemiş olmaktadır.
Hz. Peygamber'e mucize olarak
Kur'an'ın verilmesinin hikmeti de, o sırada Arap dilinin şiir, üslûp ve
hitabetin en yüksek dereceye ulaşmış olmasıdır. Gerçekten Rasülüllah'ın
peygamber olarak gönderildiği sırada Araplar, belâgat konusunda çok ileri
gitmişlerdi. Şiirin her çeşidine vâkıf idiler. Lisanları şiire müsait idi.
Bedevileri dahi güzel konuşur, konuşmalarını şiire benzetirdi. Methederler,
hicvederlerdi. Methettiklerini yüceltir, hicvettiklerini batırırlardı.
Panayırlarda şairler şiir yarışması yaparlar, halk dinler ve onlar hakkında
notlarını verirdi. (1) Tertip edilen edebiyat ve şiir yarışmaları, bu edebî
ürünlerin daha çok gelişmesine neden olurdu.
İşte, insanların edebî bakımdan
en yüksek bir seviyeye ulaştıkları bu devirde fesâhat ve belâgatın en büyük
timsali Kur'an-ı Kerim inzal edilerek, herkesin beğenisini kazandığı için
Kâbe'nin duvarına asılmaya hak kazanan ve o devrin en büyük edebî ürünleri
sayılan "Muallekat-ı Seb'a (Yedi Askı)"nın değersizliğini ve dolayısıyla, kendi
benzerinin yapılamayacağını ispat etmiştir. O gelince, şairler utandıklarından
kendi şiirlerini indirmişler, büyüklüğü karşısında dize gelmişlerdi.
Gerçekten harfi, kelime ve
cümleleri, onların kullandıkları ile aynı olmasına rağmen Kur'an-ı Kerim'in,
Arapların alışılagelen nesir ve nazım formundan ayrı, tamamen kendine has bir
üslûbu vardır. Onların nesirlerine, nazımlarına, secî, recez ve şiirlerine
benzemeyen bir özelliğe sahiptir. Araplar bu üslûba hayran kalmışlar, onun kendi
üslûplarından farklı ve üstün olduğunu itiraf etmişler, kendi kelamlarından onun
bir benzerini getirmekten âciz kalmışlardır. Sadece bu özelliği, onun hârikulâde
bir eser olduğunu göstermeye yeterlidir.