Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

d- Kur'an'ın, Hz. Peygamber'in Her Arzusuna Uygun Olarak Nazil Olmaması

d



d- Kur'an'ın, Hz.
Peygamber'in Her Arzusuna Uygun Olarak Nazil Olmaması

Hz. Peygamber, risalet görevini
ifa ederken, zaman zaman öyle zor durumlarda kalmıştı ki, bu durumlar onun
derhal bir hüküm vermesini ya da bir şeyler söylemesini gerektiriyordu. Kur'an
onun kendi sözü olsaydı, öyle durumlarda, insan olarak bir şey söylememesi veya
bir hüküm vermemesi mümkün değildi. Buna rağmen o günlerce susmuş, cevap
verebilmek için vahyin gelmesini beklemişti. Mesela, ifk hadisesinde 40 gün
kadar, kıblenin Kâbe'ye çevrilmesi için bir buçuk yıl beklemişti. Halbuki
birinci olayda Hz. Aişe (r.a.)'nin temize çıkmasını, ikincisinde ise yahudilerin:
"Hem bize muhalefet ediyor, hem de namazda kıblemize dönüyor. Biz olmasaydık
nereye döneceğini bilemeyecekti" demeleri yüzünden ve bir de Kâbe'ye döndüğü
takdirde Arapların İslam'a meylederek müslüman olmalarını umduğu için Kâbe'nin
kıble olmasını şiddetle arzuluyordu. Eğer Kur'an, kendi kelamı olsaydı, bu ve
benzeri durumlarda gerekeni hemen yapar, beklemezdi.
Ayrıca Hz. Peygamber'i kınar
mahiyette bazı ayetlerin nazil olması da Kur'an'ın kendi kelamı olmadığını
göstermektedir. Mesela, Abese suresinin ilk on ayeti, Hz. Peygamber kendilerini
İslam'a sokmak ümidi ile Kureyş'in ileri gelenleri ile görüşürken, a'mâ Abdullah
b. Ümmü Mektum'un gelip de: "Allah'ın sana öğrettiklerinden bana da öğret"
demesi, O'nun da bunu kerih görerek yüzünü ekşitmesi üzerine kendisini kınar
mahiyette nazil olmuştur. Aynı şekilde Tahrim suresinin birinci ayetinde Hz.
Peygamber'in, zevcelerinin isteği doğrultusunda, Allah'ın helal kıldığı bazı
şeyleri kendisine haram kılmasını kınamaktadır. Halbuki bir insanın, özellikle
peygamberlik dâvâsında bulunan bir insanın, kendi görüş ve davranışlarındaki
isabetsizlikleri acı ifadelerle kınaması tasavvur edilemez. (13)