Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

b- Kur'an'ın, Karşı Çıkan Muhaliflerine Meydan Okuması

b



b- Kur'an'ın,
Karşı Çıkan Muhaliflerine Meydan Okuması

Beşeriyetin dinden istifadesi,
hârikalara sarılmakta değil; Allah'ın sünnetine/evrendeki kanunlarına
sarılmaktadır, yani ilimdedir. Hârikalar, kulların zor zamanlarında Allah'ın
özel yardımıdır. Hidayetten gaye ise, zorluktan kurtarmadır. O yüzden mu'cizenin
en önemlisi, ebedî, aklî ve ilmî kıymeti içeren mu'cizedir. Bu mu'cize ise
Kur'an'dır. Allah, Rasülüne bunu o kadar kesin ve yakîn ile bildirmiştir ki,
Kur'an'ın benzerini hiçbir insan, hatta bütün insanlar yapamaz. Bu, bizzat ilahî
va'd ve taahhüt altındadır. Kur'an, nasıl bir kelam farzedilirse edilsin, en
büyük dâhî sayılan edipler, filozoflar ve şairler onun benzerini yapmaya
kalkışırsa âciz kalır. Kur'an'da o kadar fevkalâdelik görmek istemeyen körler
veya kinciler ne farzederse etsin, Kur'an ile boy ölçüşmeye kalkıştıkları zaman
mağlup olagelmişler, hiçbir şey yapamamışlardır. Allah, kudretlerini derhal
bağlamış veya esasen hiç vermemiştir. İşte Allah, Peygamberine bu kuvveti vermiş
ve asırlardan beri de bunu ispat etmiştir.
Dünya kuruldu kurulalı,
geçmişle ilgili bu kadar büyük ve bu kadar eşsiz bir haberi, bu kadar ciddiyetle
peygamberlerden ve bilhassa son Peygamber'den başka hiçbir kimse ispat etmeye
değil; ortaya atmaya bile cesaret edememiştir. Çünkü yalancıların mumu yatsıya
kadar yanar. Şarlatanlar, geçici bir zaman için parlar, söner. Napolyon Bonapart,
Mısır'a geldiği zaman, savaşlardaki üstünlüğüne güvenerek ve bunları bir mu'cize
sanarak: "Ben Muhammed'i severim, o da benim gibi büyük bir komutan idi, fakat
ben daha büyüğüm" demişti. Bu gururu, bu boy ölçüşmeye kalkması, sonuçta Akka
kalesinden başlayarak kırılmaya yüz tuttu, nihayet söndü gitti ve o zamandan
beri Fransızlar, onun açtığı yaraları tedavi edemediler. Özetle (bu durum)
Kur'an'ın meydan okuma sırrı ve Muhammed Aleyhisselam'ın peygamberliğinin ebedî
bir kanun ve delilidir. Allah, bu delili hatırlatıyor ve Muhammedî nübüvveti,
Kur'an'ın hak olduğunu te'yid ediyor ve insanlar içinde bunda şüphe edenlere
meydan okuyor. (2)
Peygamber Efendimiz Kur'an
ayetlerini insanlara okuduğu zaman, yetim büyüyen ümmî bir insana bu ayetlerin
gelmesini hazmedemeyenler "Muhammed bunları kendisi uyduruyor" dediler. Allah,
peki buyurun, siz de Arapsınız. Arapça'yı onun kadar biliyorsunuz. Bütün Arap
edebiyatçılarını, bilginlerinizi çağırın ve o Kur'an'ın surelerinden bir surenin
benzerini siz de söyleyin diyerek meydan okuyor.
İnsanların yazdığı kitaplarda
bazen yüksek hikmetler görülürken, bazen gayet basit düşüncelere rastlanır. Bir
sayfası gayet edibane iken, diğer sayfalarında kalite düşer. Baştan sona okunsa
tezatlarla karşılaşılır. İnsanların koyduğu yasalarda da tezatlar vardır.
Anayasayı koyan hukukçular, diğer yasaları koyarken Anayasaya aykırı olmaması
için dikkat etmelerine rağmen, bir müddet sonra ceza yasasından bir maddenin
Anayasaya aykırılığı ortaya konulur. Bu, normaldir. Çünkü insan aklının gücü,
görüş alanı sınırlıdır. Yarının ne getireceğini bilemez. Allah'ın kitabı Kur'an-ı
Kerim'in nazmında, manasında, haberlerinde, emir ve yasaklarında, edebiyatında,
gramer kaidelerinin uyumluluğunda bugüne kadar bir eksikliğe, aykırılığa,
düzensizliğe, çelişkiye rastlanmamıştır.
Yirmi sene önce yazılmış
teknikle ilgili kitaplar bugün değerini yitirdi. Filozofların peygamberlerden
aldıkları hikmetin dışında bütün fikirleri düşüncesizliklerinin belgesi oldu.
Kur'an-ı Kerim, bin dört yüz seneden beri her çağa, her kesime kültür
seviyelerine göre bir şeyler vermekte ve her çağda yepyeni oluşu, eskimezliği,
tazeliği ortaya çıkmakta. İşte böyle bir kitabı yazmanızı istemiyoruz ey
kâfirler; bu kitabın en kısa suresine benzer bir sure getirin yeter! (3)

Kur'an-ı Kerim, bir benzerinin
getirilmesi için insanlara meydan okurken şu yolu takip etmiştir: İlk önce,
kendisinden daha üstün bir kitap getirmelerini istemiştir. Bu yapılamayınca
kendisinin bir benzerini getirmeleri için meydan okumuştur. Daha sonra on
sûresinin, sonunda da bir sûresinin benzerini getirmelerini istemiş, fakat bütün
bu talepler karşılıksız kalmıştır. Şimdi bu ayet meallerini görelim:
"(Ey Rasülüm,) Onlara de ki:
Eğer doğru söyleyen kimseler iseniz, bu ikisinden (Tevrat ve Kur'an'dan) daha
doğru, Allah katından bir kitap getirin de ona uyayım." (28/Kasas, 49
"(Ey Rasülüm,) De ki: Yemin
olsun, eğer insanlar ve cinler bu Kur'an'ın benzerini getirmek üzere
toplansalar, birbirlerine yardımcı da olsalar, yine onun bir benzerini
getiremezler." (17/İsrâ, 88)
"Yoksa müşrikler, Kur'an'ı
kendisi uydurdu mu diyorlar? O halde şöyle de: 'Haydin onun gibi, uydurma on
sûre getirin ve bunun için Allah'tan başka gücünüzün yettiğini de çağırın, eğer
doğru söylüyorsanız." (11/Hûd, 13)
"Yoksa Kur'an'ı peygamber mi
uydurdu diyorlar? (Rasülüm,) de ki: 'O halde iddianızda sâdık iseniz, onun gibi
bir sûre yapın, getirin ve Allah'tan başka gücünüzün yettiği (edip, belîğ) kim
varsa onları da yardıma çağırın." (10/Yûnus, 38)
"Eğer kulumuza
indirdiklerimizden herhangi bir şüpheye düşüyorsanız, haydi onun benzeri bir
sûre getirin, eğer iddianızda doğru iseniz Allah'tan gayri şahitlerinizi
(yardımcıları-nızı) da çağırın. Bunu yapamazsınız -ki elbette yapamayacaksınız-
yakıtı, insan ve taş olan cehennem ateşinden sakının. Çünkü o ateş, kâfirler
için hazırlanmıştır." (2/Bakara, 23-24)
Aklı başında olan hiçbir beşer,
yazdığı bir eseri ortaya koyarak, bu ayette olduğu gibi: "Hiçbir zaman bunun bir
benzerini getiremeyeceksiniz" diyemez. Çünkü bu dünyada kendisi gibi, hatta
kendisinden daha üstün yazarlar bulunabileceğini bilir. Bu da göstermektedir ki,
"hiçbir zaman benzerini getiremeyeceksiniz" diye meydan okuyan kişi, alîm ve
habîr olan Allah'tır. Görüldüğü gibi, mucizenin ana unsurlarından biri olan
meydan okuma, bütün özellikleri ile Kur'an-ı Kerim'de mevcuttur.