Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular

Dünyevî Şefaat

Dünyevî Şefaat


Dünyevî Şefaat


?Kim güzel bir şefaatle
şefaatte bulunursa (iyi bir işe aracılık ederse) ondan kendisine bir hisse
(sevap) vardır. Kim de kötü bir şefaatle şefaatte bulunursa (kötü bir işe
aracılık ederse) ondan kendisine (günah olarak) bir pay vardır." (4/Nisâ,
85)
Bu âyetteki şefaat, güzel veya
kötü bir işte aracılık yapma anlamında kullanılmıştır. Allah, yapılan amellerin
mutlaka bir karşılığının olduğunu, herhangi bir şeyde öncülük etmenin, o şeyde
yol göstermenin de bir karşılığının bulunduğunu, bu sebeple toplumda kötülüğün
yaygınlaştırılmasına değil; iyiliklerin, güzelliklerin yaygınlaştırılmasına
aracılık etmek gerektiğini bildirmiştir. Dünyada iyi veya kötü bir işe aracı
olmak, yardım etmek, öncülük yapmak, vesile olmak, çığır açmak "şefaat" veya
"sünnet" kavramı içinde değerlendirilir. Şefaat-i hasene, iman edip Allah'ın ve
kullarının haklarına riâyetle beraber, mü'minlerin iyiliği için uğraşmak, onları
kötülüklerden ve zararlardan korumaya çalışmaktır.
Şefaat-i seyyie, mü'minlerin ve
insanların zarara uğramaları ve kötülüklere düşmeleri için çalışmak ve kötü
çığırlar açmaktır. Hangi hususta olursa olsun, insanlara menfaat sağlayıp zarara
uğramalarını engelleme yolunda sırf Allah rızâsı için şefaatte bulunana dünyada
ve âhirette bundan nasib ve ecir vardır. Kötülüğe ve zararlara sebep olanın da
bu şefaat-i seyyienin vebal ve günahından nasibi vardır.
?İyilik ve takvâ (Allah'ın
yasaklarından sakınma) üzerinde yardımlaşın; günah ve düşmanlık üzerine
yardımlaşmayın. Allah'tan korkun; çünkü Allah'ın cezası çetindir.? (5/Mâide,
2).
Rasulullah, dünyevî işlerde
şefaatte bulunmayı tavsiye ve teşvik eder. Bir başkasının hukukunu zâyi etmeye
sebep olmayan ve hadlerle ilgisi bulunmayan her çeşit konuda şefaat teşvik
edilmiştir. "Şefâat edin, ecir kazanın. Allah da Rasulünün diliyle dilediğine
hükmetsin." (Müslim, Birr 145, Hadis no: 2627, 4/2026; Ebû Dâvud, Edeb
Hadis no: 5131, 4/334; Buhârî Edeb 37, 8/14; Tirmizî, İlim 14, Hadis no: 2672,
5/42; Nesâî, Zekât 65, 5/58).
Allah'ın,
kullarından faziletli birisinin diğer bir mü'min için hayır isteğine icabet
ederek bundan bir zararı gidermesi, yahut onun günahlarını affetmesi, insanlara
sonsuz nimet ve lütuflarının bir kısmıdır. Mü'minin, mü'min kardeşinin
günahlarının affı için duası Allah katında ona şefaati türündendir. Allah
katında hayırlı bir kulun bu duası ister dünyada iken sağ olan mü'min
için olsun, ister ölmüş mü'min için olsun veya âhirette meydana gelsin aynıdır.
Dünyada iken Hz. Peygamber (s.a.s.)'in mü'minlere duası, onlara bir çeşit
şefaatidir. O daha bu dünyada hayatta iken mü'minlere dua ederek şefaatte
bulunmuştur. Nitekim Hz. Âişe (r.a.)'nın naklettiğine göre, Rasulullah (s.a.s.)
çok defa geceleri yatağından kalkar, mü'min ölülere Allah'tan mağfiret istemek
için Bâkiu'l-Ğarkad mezarlığına giderdi (Müslim, Cenâiz 35).