Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular
İLİM...
İLİM
İLİM
İnsanın duyu vasıtaları ile elde
ettiği veya Allah Tebarek ve Teâlâ'nın vahiy yolu ile doğrudan doğruya
gönderdiği, içinde zan ihtimali bulunmayan yakını bilgi.
İslamî terminolojide ilim terimi;
"bilgi" kelimesini karşılamak için kullanıldığı gibi, herhangi bir bilgi
şubesini ifade için de kullanılır. Meselâ; kelâm ilmi, tefsir ilmi gibi. Keza,
ilim ve bilgi terimlerinin bazen marifet kelimesiyle karşılanıldığı da bilinir.
Seyyid Şerif Cürcânî'ye göre ilim:
"Gerçeğe ve vakıaya uygun düşen bilgi ve kanaattır"[1]
Cürcânî ilim için şu tarifleri de
yapar: "İlim; bir şeyi olduğu gibi idrak etmektir. Bilgisizlik bilginin
zıddıdır. Bilim, bilinenden gizlilik ve kapalılığın kalkmasıdır. İlim; nefsin,
bir şeyin manasına ulaşmasıdır. Düşünen ile düşünülen arasında hususi bir
alâkadır"[2]
İlim, kesin olsun veya olmasın kavram
(tasavvur) veya hüküm olarak mutlak manasıyla idrak etmektir. ilim; düşünme,
fehmetme ve hayal etme manalarına da gelir"[3]
İlim kavramının yanında çoğu zaman
kullanılan marifet kavramı, daha hususi bir anlam taşır ve daha ziyade vasıtasız
bilgiyi, sezisi, kalbî bilgiyi ifade etmek için kullanılır. ilim ahiret yolunu
dosdoğru gösteren (kılavuz) bilgiler topluluğudur.[4]
Ehl-i Sünnet ve'l Cemaat'e göre ilim,
"Malûm olanın, olduğu hal üzere bilinmesidir."[5]
Bu yaratılmışların ilmidir. Allahû Teâla (cc)'nın ilmi ise; bir şeyin (eşyanın)
aslının ne olduğunu ve ne olacağını kuşatması ve haberdar olmasıdır.
Kur'an-ı Kerim'de: "Bilmediğin
şeyin ardına düşme. (Peşinden gitme.) Doğrusu duyman, görmen ve muhakemen
(kalbin) ondan sorumludurlar" (El-İsra: 17/36) hükmü beyan buyurulmuştur.
Ayette bilgiye ulaşmak için zikredilen duyma (haber-i sadık), basar, (müşahede,
görme) ve fuâd (akl-ı selim ile kavrama) oldukça önemli unsurlardır. İslâm
alimleri, bu unsurları dikkate alarak ilim şu üç yolla elde edilir, demişlerdir:
1. Haber,
2.
Duyu organlarının faaliyetleri,
3.
İstidlâl (Akıl yürütme) metodu.[6]
Vahyi (Haber-i Sadık) reddeden
Scientisme (bilimcilik) akımı, İslâm topraklarında şirkin ve zulmün yayılmasında
büyük rol oynamıştır. Bilimin yapısını, gayesini ve şartlarını araştıran ve
bilim dışındaki bütün inançları inkâr eden pozitivist ideoloji: "Bilim bir
dindir, bundan sonra amentüleri yalnız bilim yazacaktır. Ahlâki ve edebi
meseleleri bilim çözecektir"[7]
sloganlarıyla "Vahye" karşı savaş açmıştır. Sosyal olayları; ilkel toplumdan
modern topluma doğru sürekli bir evrimin bulunduğunu iddia ederek, izaha çalışan
filozoflar: "Bilim ilerledikçe, dinin ortadan kalkacağını" iddia edecek derecede
çıldırmışlardır. Cahili bütün eğitim sistemleri temelde bu akaide dayanır.
Mü'minler için; Allahû Teâla (cc)'nın kitabında ve Resûl-i Ekrem (sav)'in
sünnetinde kat'i olarak yer alan her haber "ilim" hükmündedir. Velev ki; akıl ve
duyu organları bunun mahiyetini kavrayamasın!..[8]
[1]
Cürcani, et-Ta'rifat, Beyrut 1985, s. 160.
[2]
Cürcânî, et- Ta'rifat, s. 160, 167.
[3]
Tahanevi, Keşşafü lstılahati'l-fünun, II, 1055.
[4]
Durak Pusmaz, Şamil İslam Ansiklopedisi: 3/133.
[5]
Ebû Muin En Nesefi-Bahrû'l Kelam-Konya: 1977, Sh: 15.
[6]
Ebû Yusr Muhammed Pezdevi-Ehl-i Sünnet Akaidi-İst: 1980, Sh: 8-12; Mesele:
3-İlmin sebepleri bölümü.
[7]
Scienstisme'ye (Bilimciliğe) göre; Allah fikrinin kaynağı olan "mutlak
bilinmeyen" diye bir şey yoktur. Bilim er veya geç herşeyi ortaya
çıkaracaktır. (Geniş bilgi için/Atilla Tokatlı-Felsefe Sözlüğü-Ank: 1973,
Sh: 70, Meydan Larausse-C: 2, Sh: 375, bahsi geçen sloganlar için/Ernest
Renan-Bilimin geleceği- C: 1, Sh: 135.
[8]
Yusuf Kerimoğlu, Emanet ve Ehliyet, Ölçü Yayınları: 1/31-32.