Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular
Şehâdet, Diğer Ölümler ve Cihad
Şehâdet
Şehâdet, Diğer
Ölümler ve Cihad:
Normal bir ölüm, yani şehâdetin
dışındaki bütün ölümler, insanların hayatında pek etki bırakmaz. Başlangıçta
biraz tesirleri olsa da bu etkileri kısa bir süre içerisinde kaybolur. Fakat
şehâdet, öyle değildir. Şehidin bu dünyadan öbür dünyaya göçü asla unutulmaz.
Şehidler tarih sayfalarına gömülüp kalmazlar. Çünkü şehidler, bütün bir insanlık
için Allah yolunda giriştiği mücâdele ve şehâdetiyle destanlar yazmışlardır.
Şehidler, topluma can vermek, kan vermek, ışık tutmak, nur saçmak, hayat vermek
için kendilerini fedâ ederler. Şehidler, kalp gibidir; toplumun kurumuş
damarlarına kendi kanlarını ulaştırırlar. Müslümanlara yeniden dinlerine ve
kendilerine inanıp güvenme duygusu kazandırırlar.
Şehid; kötülüklerin, zulümlerin
ve şeytanî güçlerin ortadan kalkması ve insanların mutluluğa kavuşmaları için
canını ortaya koyarak kelle koltukta mücâdele eder. Böylelikle müslümanların
kalplerinde taht kurar. Müslümanların tâğûtî/şeytânî güçler karşısındaki
mücâdele ve mücâhedelerine ivme kazandırır. Müslümanlar, tarihin hangi devrinde
olursa olsun, şehidi asla unutmamışlardır ve unutamazlar.
Cihad, Allah yolunda yapılan
savaşımın, mücâdelenin her türlüsünü kapsamına alır. Bir hareketliliği,
canlılığı, gayret ve didinmeyi ifâde eder. Allah uğruna cihad eden, yani
mücâdele eden, didinen, gayret sarfeden ve savaşan kimseye mücâhid denilir. Buna
göre şehid, mücâhiddir. Mücâhid olmayanın şehid olması mümkün değildir. Ancak
?hayat, iman ve cihaddır? düsturuyla hareket edenler şehidlik mertebesine
erebilirler. Çünkü şehâdet ucuza elde edilebilecek bir şey değildir. Şehâdet
işi, Allah'la bir alışveriş işidir.[1]
Bu alışveriş çok kârlı bir ticarettir, karşılığında cennet olan bir alışveriş!
Şehâdet makamı, ?söz?den ziyâde
?hareket?in, ?eylem?in meyvesidir. Gerçi, sözünü silâh haline getiren
müslümanların da İslâm düşmanlarınca öldürüldükleri görülmüştür. Ama, bu noktada
artık, söz, söz mertebesinden silâh mertebesine geçmiştir de, onun içindir İslâm
düşmanı olanların o gibi söz sahiplerini öldürmekten başka çare olmadığını
düşünmeye başlamaları...
Bir İslâm büyüğüne; ?bize, köle
âzâd etmenin faziletinden bahset? dediklerinde, onun hemen izin isteyip o
topluluğu terk etmesi ve bir müddet sonra gelip konuşmaya başlaması örneği
vardır. O İslâm büyüğü der ki: ?Benden bu konuda istekte bulundunuz. Ama, ben o
zamana kadar hiç köle âzâd etmemiştim. Size o konunun fazileti hakkında nasıl
söz söyleyebilirdim? Gittim, evimde her ne kadar param varsa, onları aldım;
pazara uğradım, orada bir köle satın aldım ve sonra da âzâd ettim onu. Şimdi, o
konunun fazileti hakkında biraz rahatça konuşabilirim...? Şehidliğin faziletiyle
ilgili dille ve kalemle bir şey anlatmak konusunda da, aynı şekilde davranmamız
gerekmez miydi? Şehâdetin fazileti, şehidliği göze almış yürekli bir eylemle
anlatılmalı...
Söz söylemeye varız da,
?sözümüzün eri? olmaya gelince, âdeta gelecek zaman üzerinde tasarruf hakkımız
varmış gibi, muhtelif hesaplarla yan çizmemiz yok mu, işte o bizi mahvediyor.
Bahânelerimiz de çok kere mantıklı ve mâkul geliyor her birimize. İslâm
hâkimiyeti ve ilâ-yı kelimetullah dâvâsı uğruna yüz binlerce şehid vermiş
atalarıyla övünen insanların, yakın tarihte yıllardır kaç tane şehid
verdiklerini değerlendirdiklerinde çok eskide kalmış şehid atalarıyla övünmeye
haklarının olup olmadığı anlaşılacaktır. Henüz ?şehid vermek? değil; ?şehid
kazanmak? kavramının anlamını bile idrâk noktasına gelip gelmediğimizi kendimize
bir sormalıyız.
Şehid... Esmâü'l-hüsnâ'dan,
Allah Teâlâ'nın isimlerinden olan şehid kavramı, tahsîsî değildir; yani
Kur'an'da hiçbir yerde, belirleme eki olan ?el? takısıyla birlikte, ?eş-şehîd?
şeklinde geçmez. Yani, sadece Allah Teâlâ'ya mahsus değildir. Şehid kavramı,
Allah Teâlâ için kullanıldığında ?her yerde hâzır ve nâzır olması hasebiyle, her
şeyi hakkıyla bilen? mânâsınadır. Şâhidlik, bilmekten daha ileridir. İslâm
ıstılahında ?şehid?, bilindiği gibi, ?Allah yolunda dünya hayatını fedâ eden
kimse? anlamında kullanılmaktadır. Başka dinlerde ve ideolojilerde ise, esasen
?şehidlik? diye bir mertebe yoktur. Bu yüzden, başka din mensuplarının kendi
dinlerine veya ideolojilerine (ki ideolojiler de birer bâtıl dindir), geçerlilik
kazandırabilmek yolunda ölenler için ?şehid? denilemez. Ne var ki, her şeyden
önce, çoğu müslümanların (özellikle medya mensuplarının) bu husustaki
vurdumduymazlığı ve İslâm düşmanlarının da çifte standart ve istismarcı yapıları
ile İslâmî kavramları sû-istimal etmektedirler. Şehidin, İslâm'da çok yüksek bir
mânevî makama sahip olduğunu bilenler, bu makamın etkisini tahrip edemeyenler,
müslüman toplumların kütür ve akîdelerindeki şehid anlayışını söküp
atamadıklarından, atamayacaklarını da bildiklerinden; bu kavramın içini
kendileri doldurmaya başlamışlardır. Kendi sapık hedefleri, niyet, inanç ve
ideolojileri için bu kavramı yüzsüzce kullanmayı denediler ve maalesef çoğu
yerde de muvaffak oldular. İslâmî kavramların en aziz kelimelerinden birisi olan
şehid kelimesinin mânâsının korunamaması, en başta şehidlerin dünya hayatını
fedâ ettikleri mânâlara karşı, bir ?emânete hiyânet? durumu ortaya çıkarır.
?Vahyi reddetmek? üzerine
kurulu laiklik bile, bütün materyalistliğine ve âhiret hayatını bir zan ve zihin
fantezisi olarak değerlendirmesine rağmen, kendi kayıplarına, kendi yolunda
öldürülenlere ?laiklik şehidi? demiyor mu? Hatta İslâm'la en küçük bir ilgisi
olmayan kişilerin veya toplumların, bu kavga ve mücâdele dünyasında, karşısına
çıkan herhangi bir hasmı ile savaşırken ölmesi karşısında, ona taraftar olanlar,
bizim üzerinde yaşadığımız toprakların kitle iletişim haberlerinde, her çeşit
medyada o gibi kimselerden ?şehid? diye söz etmiyorlar mı? Buna karşı bizler,
gerçek mânâda İslâmî ölçülere göre şehid kavramına lâyık olanların, dünya
hayatlarını uğrunda verdikleri aziz hedefleri değil; onların hâtırasını
korumakta bile gerekli hassâsiyeti göstermiyor ve ?şehid? gibi bir yüce sıfatı,
o mânâya zıt, ona ters ve en seviyesiz kimseler için kullanılmasına bile seyirci
kalıyoruz. Şâir ne demiş:
?Vicdan bile duymaz, sesi
çıkmazsa bir âhı
Sessiz kölelerdir yaratan, bin
bir ilâhı.?
?Şehid vermek? değil; ?şehid
kazanmak? demiştik. ?Vermek?te bir kaybetmek vardır; elden bir şeyler çıkıyor,
vermekle. Şehâdet ise, bir kayıp değil; kazançtır. İnancı yolunda, Allah'ın dini
uğrunda dünya hayatından vazgeçmeyi göze alabilecek kadar çetin bir mücâdeleye
girişen müslümanın şehâdetle dünya hayatından çekilişi, evet, zâhiren bir kayıp
gibi gözükse de, o gerçekte bir kazançtır. Çünkü, Allah'ın vaad ettiği yüksek
mânevî makamlardan ayrı olarak, şehid olmanın verdiği bir mesaj vardır. Topluma
kazandırdığı ruh vardır, kanıyla eğitip yetiştirdiği insanlar vardır.
Müslüman, şehid olmakla, diyor
ki: ?Ben, öyle bir dünya nizamına ve öyle bir hayat telâkkisine sahibim ki, onun
bütün insanlar içinde tek kurtuluş yolu olduğuna inanıyorum ve sadece kendi
hayatımı bu inanca göre düzene sokmak için değil; bütün insanların da bu anlayış
içinde yaşayabilmesi için, bu yolda hatta dünya hayatından geçmeyi göze
alıyorum. Evet, yaşamak için benimsediğim hayat yolu, öyle bir yoldur ki, onun
uğrunda ölebiliyorum.? Böyle bir anlayış içinde olan insanın dünya hayatını fedâ
edebilmesi bir kayıp değil; bir kazançtır. Bu dünyevî ve uhrevî kazanç öylesine
büyüktür ki, şehid; kanıyla, dâvâsına yeni bir kan ve can vermekte, dâvâsı
yolunda tesâdüfen değil; bilerek dünya hayatını fedâ etmekle, inancının
güçlülüğünü düşmanlarına da isbatlamakta ve hatta dünya hayatındayken iknâ
edemediği, kendisine çekemediği yakınlarını da şehâdetiyle terbiye etmekte ve
geride bıraktığı şehidlik hâtırasıyla kendi yakınlarına çok güçlü mesajlar
vermekte ve iftiharlar sunmakta ve bu övünç duygusunun verdiği şuurla, onları
kendi mânevî huzur alanı içine çekmekte, dâvâsını, inancını, mücâdelesini onlara
daha iyi anlatmaktadır.[2]
[1]
Tevbe: 9/111.
[2]
Mâlik Eşter, E. Selâhaddin, Tevhid, Şubat 91. Ahmet Kalkan, Kur'an Kavram
Tefsiri.