Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular
Kur'ân-ı Kerim'de Nikâh Kavramı
Kur
Kur'ân-ı Kerim'de Nikâh Kavramı
Kur'ân-ı Kerim'de "nikâh"
kelimesi, türevleriyle birlikte 23 yerde geçer. Karı-koca -eş-anlamındaki "zevc-zevce"
kelimeleri ise Kur'an'da 81 yerde geçer. Bütün bunlar, Kur'an'ın nikâha, aile
hayatına verdiği önemi gösterir. Nice konuları kısaca izah eden, bazı farz ve
haramları bir-iki âyetle belirten Kur'an, aile hayatı, geçim, eşlerin birbirine
ve çocuklarına karşı haklarını, görevlerini, birbirleriyle ilişkilerini uzun
uzun ele almış ve yuvanın huzuru için gerekli prensipleri tafsilâtlı şekilde
açıklamıştır.
Kur'an nikâh/evlenme tâbirini,
erkek ve dişi olarak yaratılan insan türünün aralarındaki âhenk ve uygunluğu
açıklamak için kullanmaktadır. Zira evlilikte huzur havası, karşılıklı sevgi ve
merhametin gelişme ortamı mevcuttur. Kur'an, aile hayatının huzur ve sükûnet
ortamı için gerekli olduğunu, kadınla erkek arasında Allah'ın sevgi bağları
oluşturmasında büyük hikmetler olduğunu vurgular:
?Kaynaşmanız (sükûnete ve
tatmine ermeniz) için size kendi (cinsi)nizden eşler yaratıp da aranızda sevgi
ve merhamet kılması da O'nun âyetlerinden, (varlığı ve birliğinin)
delillerindendir. Doğrusu bunda, iyi düşünen bir kavim için âyetler/ibretler
vardır.? (30/Rûm, 21)
Evlilik fıtrattır. Evlenmeyen
erkek veya kadın elbisesiz, yani çıplak sayılır (2/Bakara, 187). Erkeklerin
kadınlar üzerinde hakları olduğu gibi, kadınların da erkekler üzerinde belli
hakları vardır (2/Bakara, 228). Kur'an, erkeklere hanımlarıyla iyi geçinmelerini
emreder. Eşlerinden hoşlanmamış olsalar bile, mümkün ki hoşa gitmeyen şeyde
Allah'ın birçok hayır takdir etmiş olabileceğini hatırlatır (4/Nisâ, 19).
Evlenmeyi tavsiye eden Kur'an (4/Nisâ, 3), bekârları evlendirmeyi de (başta
yöneticiler, bekârların velîleri ve diğer müslümanlar üzerine) görev olarak
belirtir. Eğer bunlar fakir iseler, Allah'ın onları kendi lutfu ile
zenginleştireceğini müjdeler (24/Nûr, 32).
Yaratılıştan gelen kıskançlık
duygusuna rağmen Kur'an, erkeklere birden fazla kadınla evlenme izni verir
(4/Nisâ, 3). Bu izin, öteden beri, daha çok gayrı müslimlerce ve İslâm
düşmanlarınca, tenkit ve itiraza konu edilmiştir. Ancak, İslâm'ın bu iznini,
diğer tâlimatları ve hayatın değişen şartları içinde ele almak gereklidir.
İslâm'a göre zinâ kesin olarak haramdır. Bu büyük kötülük olan zinâya giden
yolları tıkamak gerekir. Erkeğin güçlü ve yeterli, kadının ise zayıf ve isteksiz
olması veya doğurgan olmaması halinde, savaş vb. sebeplerle erkeklerin azalması
ve kadınların çoğalması gibi durumlarda erkeğin bir'den fazla kadınla evlenmesi
zarûrî olabilir. Böyle durumlarda erkeğin bir'den fazla kadınla evlenmesi, bir
emir değil; bir izindir. İkinci, üçüncü veya dördüncü eş olacak hanım da buna
mecbur değildir. Ayrıca, bu izin kayıtsız şartsız olmayıp adâlet şartına
bağlanmış, buna riâyet edemeyeceğinden korkanlara bir kadınla yetinmeleri
emredilmiştir. Bütün bu kayıtlar ve şartlar bir arada düşünüldüğü zaman,
İslâm'ın bu iznini, zaman içinde değişen şartlara ayak uydurma bakımından en
müsâit yol olduğu açıkça anlaşılacaktır. Din, câhiliye döneminde ve o günkü
dünyada üst sınırı olmayan çok evlenmeye bir ölçü getirmiş, en çok dörtle
sınırlandırmıştır. Ayrıca, metres hayatı gibi çirkinliklere geçit vermemek için
bazı gereklilikler varsa, evlenecek kadının şerefi ve geçimini temin etme
yükümlülüğünü, masraflarının üstünden kalkabilecek ve de eşleri arasında adâlete
riâyet edebilecek erkeğe yüklemiştir.
?...Onlar (Kadınlar) sizin
için birer elbise, siz de onlar için birer elbisesiniz..." (2/Bakara, 187)
"İman etmedikçe
müşrik/putperest kadınlarla nikâhlanmayın/evlenmeyin. Beğenseniz bile, müşrik
bir kadından, imanlı bir câriye kesinlikle daha hayırlıdır/iyidir. İman
etmedikçe müşrik/putperest erkekleri de (kızlarınızla)
nikâhlamayın/evlendirmeyin. Beğenseniz bile, müşrik bir kişiden mü'min bir köle
kesinlikle daha hayırlıdır. Onlar (müşrikler) cehenneme çağırır. Allah ise, izni
(ve yardımı) ile cennete ve mağfirete çağırır. Allah, düşünüp anlasınlar diye
âyetlerini insanlara açıklar." (2/Bakara, 221)
?Kadınlarınız sizin için bir
tarladır. Tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın. Kendinizi (temasa) önceden (iyi
davranışlarla) hazırlayın. Her davranışınızda Allah'tan korkun. Bilin ki siz
O'na mülâkî olacaksınız. Mü'minleri müjdele!? (2/Bakara, 223)
"Erkeklerin kadınlar
üzerinde hakları olduğu gibi, kadınların da erkekler üzerinde belli hakları
vardır." (2/Bakara, 228)
?Kadınlardan, oğullardan,
yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşten, salma atlardan, sağmal hayvanlardan
ve ekinlerden gelen zevklere düşkünlük ve bağlılık insanlar için bezenip
süslendi. Bunlar, dünya hayatının metâıdır. Nihâyet varılacak güzel yer,
Allah'ın huzûrudur.? (3/Âl-i İmrân, 14)
?Eğer (kendileriyle
evlendiğiniz takdirde) yetimlerin haklarına riâyet edememekten korkarsanız,
beğendiğiniz (veya size helâl olan) kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikâhlayın.
Adâletsizlik/haksızlık yapmaktan korkarsanız, bir tane alın; yahut da sahip
olduğunuz (câriyele) ile yetinin. Bu adâletten ayrılmamanız için en uygun
olanıdır.? (4/Nisâ, 3)
?(Evlendiğiniz) Kadınlara
mehirlerini gönül rızâsı ile (cömertçe) verin; eğer gönül hoşluğu ile o mehrin
bir kısmını size bağışlarlarsa onu da âfiyetle yiyin.? (4/Nisâ, 4)
"Kadınlarınızla iyi geçinin.
Eğer kendilerinden hoşlanmazsanız, olabilir ki, bir şey sizin hoşunuza gitmez de
Allah onda birçok hayır takdir etmiş olur." (4/Nisâ, 19)
?Eğer bir eşi bırakıp da
yerine başka bir eş almak isterseniz, onlardan birine kantar kantar, yüklerle
mehir vermiş olsanız dahi, hiçbir şeyi geri almayın. Siz iftira ederek ve apaçık
günah işleyerek onu geri alır mısınız? Vaktiyle siz birbirinizle haşir-neşir
olduğunuz ve onlar sizden sağlam bir teminat almış olduğu halde onu nasıl geri
alırsınız?? (4/Nisâ, 20-21)
"Geçmişte olanlar bir yana,
babalarınızın evlendiğei kadınlarla evlenmeyin; çünkü bu bir hayâsızlıktır,
iğrenç bir şeydir ve kötü bir yoldur. Sizlere, analarınız, kızlarınız, kız
kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz kardeşlerinizin kızları, kız
kardeşlerinizin kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt kardeşleriniz,
karılarınızın anneleri, kendileriyle gerdeğe girdiğiniz kadınlarınızın yanında
kalan üvey kızlarınız -ki onlarla gerdeğe girmemişseniz size bu engel yoktur-,
öz oğullarınızın eşleri ve iki kız kardeş bu arada olmak suretiyle evlenmek size
haram kılındı. Geçmişte olanlar geçmiştir. Doğrusu Allah bağışlar ve merhamet
eder. (Harp esiri olarak sahip olduğunuz) câriyeler müstesnâ, evli kadınlarla
evlenmeniz de size haram kılındı. Allah'ın size emri budur. Bunlardan başkasını,
nâmuslu ve zinâ etmemek üzere mallarınızla (mehirlerini vererek) istemeniz size
helâl kılındı. Onlardan faydalanmanıza karşılık kararlaştırılmış olan
mehirlerini verin. Mehir kesiminden sonra (bir miktar kesinti için) karşılıklı
anlaşmanızda size günah yoktur. Şüphesiz Allah ilim ve hikmet sahibidir."
(4/Nisâ, 22-24)
?İçinizden, imanlı hür
kadınlarla evlenmeye gücü yetmeyen kimse, ellerinizin altında bulunan imanlı
genç kızlarınız (sayılan) câriyelerinizden alsın. Allah sizin imanınızı daha iyi
bilmektedir. Hep aynı köktensiniz (insanlık bakımından aranızda fark yoktur).
Öyle ise iffetli yaşamaları şartıyla sahiplerinin izni ile onları (câriyeleri)
nikâhlayıp alın, mehirlerini de normal miktarda verin. Evlendikten sonra bir
fuhuş yaparlarsa onlara, hür kadınların cezâsının yarısı (uygulanır). Bu (câriye
ile evlenme izni), içinizden günaha düşmekten korkanlar içindir. Sabretmeniz ise
siz in için daha hayırlıdır. Allah çok bağışlayan ve merhamet edendir.?
(4/Nisâ, 25)
?Allah'ın insanlardan bir
kısmını diğerlerine üstün kılması sebebiyle ve erkekler mallarından harcama
yaptıkları için erkekler kavvâmdır/kadınların yöneticisi ve koruyucusudur. Onun
için sâliha kadınlar itaatkârdır, Allah'ın kendilerini korumasına karşılık
gizliyi (kimse görmese de nâmuslarını) koruyucudurlar. Baş kaldırmasından
(nüşûz) endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onları yataklarında yalnız
bırakın ve (bunlarla yola gelmezlerse) dövün. Eğer size itaat ederlerse artık
onların aleyhine başka bir yol aramayın; çünkü Allah yücedir, büyüktür.?
(4/Nisâ, 34)
(Erkeklerin maddî ve mânevî
durumları ile ve özellikle ekonomik rolleri, onların âile reisi -sorumlu
yönetici- olmalarını tabiî kılmıştır. Aile küçük bir toplumdur; toplum düzenle
yaşar. Düzen ise, bir reisi, bir idâreciyi zarûri kılar. İslâm'da devlet
başkanından âile reisine kadar her idâreci, İlâhî tâlimata göre hareket etmek,
İslâmî kurallara göre ve istişâre ile yönetmek mecbûriyetindedir. Şu halde
onlara itaat, bu tâlimata itaat demektir. İdâre eden veya edilen bu tâlimatın
dışına çıkar, meşrû kurallara itaatsizlik ederse yaptırım uygulanır. Burada
bahis konusu olan, zevcenin itaatsizliğidir. Çare olarak önce öğüt vermek, sonra
yatak boykotu ve daha sonra da dövme tavsiye edilmiştir. Kur'an'ı bize tebliğ
eden Hz. Peygamber (s.a.s.) hiçbir zaman kadın dövmediği gibi ?kadını eşek
döver gibi dövüp de günün sonunda onu koynunuza alıp yatmanız olacak şey midir??
buyurarak ümmetini uyarmıştır. Ayrıca bu yaptırım kullanıldığı takdirde,
kadının canını yakmayacak ve vücudunda iz bırakmayacak şekilde misvak, kurşun
kalem gibi bir cisimle vurmak şeklinde -ki, acı vermekten çok, psikolojik ceza
unsuru olarak- uygulamak gerektiğini de ifade buyurmuştur. Şu halde bu dövme
yaptırımı, ahlâksız bazı kadınlar için en son çare olarak başvurulacak zarûrî
bir yol olup, kayıtlara ve şartlara bağlıdır. Ayrıca kadının da kocasından
şikâyetçi olması halinde hakem ve hâkime başvurma, hakkını arama imkânı
vardır.)
?Eğer karı kocanın
aralarının açılmasından korkarsanız, erkeğin âilesinden bir hakem ve kadının
âilesinden bir hakem gönderin. Bunlar barıştırmak isterlerse Allah aralarını
bulur. Şüphesiz Allah her şeyi bilen, her şeyden haberdar olandır.? (4/Nisâ,
35)
?Senden kadınlar hakkında fetvâ
istiyorlar. De ki: ?Onlara âit hükmü size Allah açıklıyor: Kitab'da, kendileri
için yazılmışı (mirası) vermeyip nikâhlamak istediğiniz yetim kadınlar hakkında,
çaresiz çocuklar ve yetimlerin işleriyle meşgul olmanız hakkında adâleti yerine
getirmeniz için size okunan âyetler (Allah'ın hükmünü apaçık ortaya
koymaktadır). Hayırdan ne yaparsanız şüphesiz Allah onu bilmektedir.?
(4/Nisâ, 127)
?Eğer bir kadın, kocasının
geçimsizliğinden, yahut kendisinden yüz çevirmesinden endişe ederse, aralarında
bir sulh yapmalarında, onlara günah yoktur. Sulh (daima) hayırlıdır. Zaten
nefislerde kıskançlık hazırdır. Eğer iyi geçinir ve Allah'tan korkarsanız
şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.? (4/Nisâ, 128)
?Üzerine düşüp uğraşsanız
da, kadınlar arasında âdil davranmaya güç yetiremezsiniz; bâri birisine tamamen
kapılıp da diğerini askıya alınmış gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir,
günahtan sakınırsanız Allah şüphesiz çok bağışlayan ve merhamet edendir.?
(4/Nisâ, 129)
?Eğer (eşler) birbirinden
ayrılırsa Allah, bol nimetinden her birini zenginleştirir (diğerine muhtaç
olmaktan kurtarır); Allah'ın lütfu geniş, hikmeti büyüktür.? (4/Nisâ, 130)
(Bütün tedbirlere rağmen evlilik yürümüyorsa, ev cehenneme dönmüşse, yoksulluk
ve çâresizliğe düşme korkusu ile bu cehenneme katlanmak gerekmez; Allah nice
kapılar açar.)
?Sizi bir tek nefisten
yaratan, gönlü ısınsın diye ondan da eşini (Havvâ'yı) yaratan O'dur. Eşini sarıp
örtünce (onunla birleşince) hafif bir yük yüklendi (hâmile kaldı). Onu bir
müddet taşıdı. Hâmileliği ağırlaşınca, Rableri Allah'a: ?Andolsun bize kusursuz
bir çocuk verirsen muhakkak şükredenlerden olacağız' diye duâ ettiler.?
(7/A'râf, 189)
?Zinâ eden erkek, zinâ eden
veya müşrik bir kadından başkası ile evlenemez; zinâ eden kadınla da ancak zinâ
eden veya müşrik olan erkek evlenebilir. Bu, mü'minlere haram kılınmıştır.?
(24/Nûr, 3)
?Kötü kadınlar kötü
erkeklere, kötü erkekler de kötü kadınlara; temiz kadınlar temiz erkeklere,
temiz erkekler de temiz kadınlara yaraşır...? (24/Nûr, 26)
"Aranızdaki bekârları,
kölelerinizden ve câriyelerinizden sâlih (iyi davranışlı) olanları evlendirin.
Eğer bunlar fakir iseler, Allah onları kendi lutfu ile zenginleştirir. Allah
(lutfu) geniş olan ve (her şeyi) bilendir.? (24/Nûr, 32)
?Evlenme imkânı bulamayanlar
ise, Allah lutfu ile kendilerini varlıklı kılıncaya kadtar iffetlerini
korusunlar...? (24/Nûr; 33)
?(Şuayb'ın) İki kızından
biri, ?Babacığım, onu ücretle (çoban) tut. Çünkü o ücretle çalıştırabileceğin en
iyi kimse, bu güçlü ve güvenilir adamdır' dedi. (Şuayb) dedi ki: ?Bana sekiz yıl
çalışmana karşılık şu iki kızımdan birini sana nikâhlamak istiyorum. Eğer on
yıla tamamlarsan, artık o kendinden; yoksa sana ağırlık vermek istemem.
İnşâallah beni iyi kimselerden bulacaksın.' Mûsâ şöyle cevap verdi: ?Bu, seninle
benim aramdadır. Bu iki süreden hangisini doldurursam doldurayım, demek ki bana
karşı husûmet yok. Söylediklerimize Allah vekîldir.? (28/Kasas, 26-28)
?Kaynaşmanız (sükûnete ve
tatmine ermeniz) için size kendi (cinsi)nizden eşler yaratıp da aranızda sevgi
ve merhamet kılması da O'nun âyetlerinden, (varlığı ve birliğinin)
delillerindendir. Doğrusu bunda, iyi düşünen bir kavim için âyetler/ibretler
vardır.? (30/Rûm, 21)
?Ey Peygamber! Ücretlerini
(mehirlerini) verdiğin hanımlarını, Allah'ın sana ganîmet olarak verdiği ve
elinin altında bulunan (câriye)leri, seninle beraber hicret eden amca kızlarını,
hala kızlarını, dayı ve teyze kızlarını sana helâl kıldık. Bir de kendisini
(mehirsiz) olarak Peygamber'e hibe eden ve Peygamber'in de kendisini almayı
dilediği mü'mine kadını, diğer mü'minlere değil; sırf sana mahsus olmak üzere
(helâl kıldık). Biz hanımları ve ellerinin altında bulunan (câriyeleri) hakkında
mü'minlere neyi farz kıldığımızı bildirdik (onların bu hususta ne yapması lâzım
geldiğini açıkladık) ki, sana bir zorluk olmasın. Allah çok bağışlayan, çok
merhamet edendir.? (33/Ahzâb, 50)
?Peygamber, mü'minlere kendi
canlarından üstündür. Eşleri, onların analarıdır...? (33/Ahzâb, 6)
?...Sizin Allah'ın Rasûlünü
üzmeni ve kendisinden sonra onun hanımlarını nikâhlamanız asla câiz olamaz..
Çünkü bu, Allah katında büyük (bir günah)tır.? (33/Ahzâb, 53)
?Ey iman edenler! Mü'min
kadınlar hicret ederek size geldiği zaman, onları imtihan edin. Allah onların
imanlarını daha iyi bilir. Eğer siz de onların mü'min kadınlar olduklarını
öğrenirseniz onları kâfirlere geri döndürmeyin. Bunlar onlara helâl değildir.
Onlar da bunlara helâl olmazlar. Onların (kocalarının) sarfettiklerini
(mehirleri) geri verin. Mehirlerini kendilerine verdiğiniz zaman onlarla
evlenmenizde size bir günah yoktur. Kâfir kadınları nikâhınızda tutmayın,
sarfettiğinizi isteyin. Onlar da sarfettiklerini istesinler. Allah'ın hükmü
budur. Aranızda O hükmeder. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.?
(60/Mümtehıne, 10)
?Ey iman edenler!
Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olanlar da vardır. Onlardan sakının.
Ama affeder, kusurlarını başlarına kakmaz, hoşgörür ve bağışlarsanız, bilin ki,
Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.? (64/Teğâbün, 14)
?Allah, inkâr edenlere,
Nûh'un karısı ile Lût'un karısını misâl verdi. Bu ikisi, kullarımızdan iki sâlih
kişinin nikâhında iken onlara hâinlik ettiler. Kocaları Allah'tan gelen hiçbir
şeyi onlardan savamadı. Onlara ?Haydi, ateşe girenlerle beraber siz de girin'
denildi. Allah, iman edenlere de Fir'avn'un karısını misâl gösterdi. O, ?Rabbim!
Bana katında, cennette bir ev yap; beni Fir'avn'dan ve onun işinde çalışmaktan
koru ve beni zâlimler topluluğundan kurtar!' demişti. Irzını korumuş olan, İmran
kızı Meryem'i de Allah örnek gösterdi. Biz, ona rûhumuzdan üfledik ve Rabbinin
sözlerini ve kitaplarını tasdik etti. O gönülden itaat edenlerdendi.?
(66/Tahrîm, 10-12). (Âyetlerde bahsedilenlerden Hz. Nûh'un karısı, kocasına
inanmadığı ve Allah'a iman etmediği gibi kavmine kocasının mecnun olduğunu
söylerdi. Hz. Lût'un karısı da, kâfirdi ve kocasına gelen erkek misafirleri,
gece ateş yakarak, gündüz de duman çıkararak haber verirdi. İkisi de lâyık
oldukları cezâya çarptırıldılar. Firavun'un karısı Âsiye, Allah'a ve Hz. Mûsâ'ya
iman etmişti. Bundan dolayı kocası Firavun, onu ellerinden ve ayaklarından dört
kazığa bağlamış, göğsüne kocaman bir taş koymuş, öylece yakıcı güneşe
bırakmıştı. İşkence ânında, zikredilen duâyı yaparken rûhu kabzedilmiştir.)