Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular
d. İlgili Olmak
d
d. İlgili Olmak:
Bu vasıf liyâkat maddesinde
mütâlea edilebilirse de, ayrıca ele alınmasında fayda vardır. Aslında ilgi,
liyâkattan oldukça farklı bir husustur. Hz. Peygamber 'in bir kısım sünnetini,
hatıra gelebilecek bazı sualleri böylece daha rahat açıklığa kavuşturabileceğiz.
Nitekim Uhud Seferi sırasıda, savaş şehrin içinde mi, yoksa dışında mı olmalı?
diye müzâkere yapılırken münâfık Abdullah İbn Übey İbn Selül'ün fikrinin
alınması bu mesele ile olan alâkası sebebiyledir. Zira, üç yüz civarında bir
grubun lideri durumunda idi.
Bu konuyla ilgili olarak, kadınla
istişâre meselesi de mevzûbahs edilebilir. Zaman zaman, bir kısım kitaplarda
mutlak bir ifade ile "kadınla istişâre etmeyin" (Bak. İbnu'l-Hacc, a.g.e.
4/46) şeklindeki tavsiyenin sünnete uymadığını söyleyebiliriz. Zira en azından
kadını ilgilendiren meselelerde onunla istişâre edilmesi husûsunda Hz. Peygamber
(aleyissalâtu vesselâm)'den çok net "emirler" varid olmuştur: "Kendilerini
ilgilendiren hususta kadınlarla istişâre edin" (Üsdü'l-Ğâbe, 4/15)
"Kızları husûsunda kadınlarla istişâre edin." (Ebû Dâvud, Nikâh 24)
"Bakire kızla, (evlendirmezden önce) babası müşâvere etmelidir" (Ebû Dâvud,
Nikâh 24, 26) "Dul kadın, kendisiyle istişâre edilmeden evlendirilmemeli,
bâkire kız da izni alınmadan nikâhlanmamalıdır..." (Buhârî, İkrâh 3;
Müslim, Nikâh 64) gibi.
Evlenme gibi şahsını alâkadar eden
bir mevzûda fikrinin alınması ve ona uyulması kesinlikle ifade edilir ve hatta
"kızın arzusunun hilâfına yapılan nikâhın bizzat Rasûlullah tarafından iptal
edilmesi" (Buhârî, İkrâh 4) vak'asına dayanan "cumhur" bu çeşit nikâhın
bâtıl olduğuna hükmeder (İbn Hacer, Fethu'l-Bârî 15/351, Azimâbâdî, Avnu'l-Ma'bûd,
Medine 1968, 6/119 ve devamı).
Şüphesiz bir erkek, kadını veya
kızı ile sadece evlenme meselesinde "istişâre etmekle" kayıtlı değildir. Bu
hususu te'yid eden bir rivâyette: "Hz. Peygamber kadınlarla da istişâre
eder, onların beyan ettikleri görüşleriyle amel ederdi" (İbn Kuteybe,
Uyûnu'l-Ahbâr, Mısır, 1963 (ofset), I/27 denmektedir. Bunun aksini ifade eden
rivâyete rastlamadık. Tirmizî'de "kızıl rüzgâr"la alâkalı hadiste geçen "kişi
annesine bakmaz, kadınına itaat eder" cümlesinde kınanan husus, kadınla
yapılan istişâre değil, annenin ihmal edilmesidir. Nitekim aynı hadiste
"...babasına bakmaz, arkadaşına rağbet gösterir" (Tirmizî, Fiten 38)
denilmektedir.
Kadınla istişâre meselesindeki
tereddüdü izâle edecek iki örneği Hz. Ömer'den kaydedebiliriz. Birincisi,
bilinen bir vak'adır. Hz. Ömer bir cuma hutbesi sırasında, evlenmelerde
kadınlara verilecek olan mihir için bir sınırlama getirerek mübâlağaya
kaçılmasını önlemek istediği zaman cemaatte bulunan bir kadının, bizzat
Kur'an'dan okuduğu âyetle bu kararın yanlışlığını hatırlatması üzerine Hz. Ömer:
"Bir kadın isâbet, bir erkek hata etti. Bir emîr (lider) cedelleşti ve cedeli
kaybetti" diyerek kendi iddiasından rücu edip kadının görüşüne uyar (Bak.
Bâkıllânî, et-Tehmîd, Beyrut 1957, s. 199).
İkinci misalimiz mevzûmuz
açısından daha dikkat çekicidir. Bir gece teftişinde Hz. Ömer, kocası cihad
için askere gitmiş olan bir kadının "bekârlıktan yakındığını" işitince, kızı
Hafsa'ya (ve kadınlardan tecrübeli olanlara) (A.g.e. s. 198) mürâcaat ederek:
"Kızım, (söyle bakalım) bir kadın kocasından ne kadar müddet ayrı kalmaya
tahammül edebilir?" diye sorar ve onun verdiği cevaba dayanarak askerlik
müddetini altı ay olarak sınırlar. (Said İbn Mansur, Sünen, Malegaon, 1967, II/186;
Bâkıllânî, a.g.e. s. 198; Bak. İbrahim Canan, Hz. Peygamber'in Sünnetinde
Terbiye, s. 326-327)
Şu halde, kadını ilgilendiren
şahsî, ailevî meselelerde fikri alınacağı gibi, ihtisasına giren meselelerde de
fikri alınabilecektir. Zaten liyâkat ve ilgisi olmayan hususlarda erkek de olsa
kendisiyle istişâre tavsiye edilmemiştir. Öyle ise, "kadınla istişâre etmeyin"
mealindeki mutlak tavsiyeler menşeini sünnetten almazlar, bazı ciddi kitaplarda
(92) tasrih edildiği üzere "hükema" sözüdür. Ne var ki, dinî kitaplarımıza
girmiş bulunan -darb-ı mesel, israiliyat, etibba ve hükema sözü nevinden- her
şey, halk tarafından zamanla dinin kendisi zannedilerek, hadisle, Kur'an'la
iltibas edilmiştir.