Kavramlar Ansiklopedisi | Kategoriler | Konular
es-SAMED
Yeni Sayfa 1
﴿ اَلصَّمَدُ ﴾
es-SAMED
Yüce Allah'tan, dosdoğru yola (=sırat-ı mustakime) ileten hidâyeti istemek,
isteklerin en yücesi ve Allah'tan istenilen şeyi elde etmek ise, hediyelerin
en şereflisidir. Çünkü Allah kullarına, hidâyetin nasıl isteneceğini öğretmiş,
öncelikle kendisine hamd, övgü ve şanını yüceltmelerini emretmiş, sonra da
onlara nasıl ibadet edeceklerini ve Allah'ı nasıl birlemeleri gerektiğini
belirtmiştir.
İşte tevhid ve ibadet, maksada ulaştıran birer vesiledir. Bunlardan biri;
Allah'a, isimleriyle ve sıfatlarıyla tevessül[1]
etmek, diğeri de O'na ibadet etmekle tevessülde bulunmaktır. Bu iki vesileyle
yapılan dua, geri çevrilmez.
İbn Hibbân
?Sahîh?inde,
İmam Ahmed
?Müsned?inde
ve Tirmizî'de
?Sünen?inde
rivayet ettikleri iki
?İsm-i A'zam?
ile ilgili hadis, bu iki vesile türünü doğrulamaktadır.
Birincisi:
Abdullah b. Büreyde'nin, babasından rivayet ettiği şu hadistir:
سَمِعَ النَّبِيُّ رَجُلاً يَدْعُو وَيَقُولُ: ? اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ
بِأَنِّي أَشْهَدُ أَنَّكَ أَنْتَ اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنْتَ الْأَحَدُ
الصَّمَدُ الَّذِي لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُوًا
أَحَدٌ.? فَقَالَ: ? وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ! لَقَدْ سَأَلَ اللَّهَ
بِاسْمِهِ الْأَعْظَمِ الَّذِي إِذَا دُعِيَ بِهِ أَجَابَ وَإِذَا سُئِلَ بِهِ
أَعْطَى.
?Hz. Peygamber (s.a.v), bir adamın dua edip:
- ?Allahım! Senden başka ilâh olmadığına, senin Ahad, Samed, doğmamış,
doğrulmamış ve hiçbir dengi olmayan Allah olduğuna şehadet ederek senden
istiyorum' dediğini işitti.
Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v):
- ?Nefsimi elinde bulunduran zata yemin ederim ki, o adam Allah'tan, kendisine
onunla dua edildiği zaman mutlaka kabul ettiği ve kendisinden onunla
istenildiği zaman mutlaka verdiği ?İsm-i A'zamı'yla istedi' buyurdu.?[2]
Tirmizî, bu hadisin sahih olduğunu belirtmiştir.
İşte bu; Allah'ı tevhid etmek ve O'nun vahdaniyetine şehadet etmek, dua eden
kimsenin tevessülüdür. Ayrıca bu, Allah'ın sıfatlarına delalet eden
?Samed?[3]
ismiyle de tevessüldür.
Abdullah ibn Abbâs'ın da dediği gibi; Allah, ilminde mükemmel olan
Âlim'dir.Kudretinde
mükemmel olan
Kâdir'dir.
Yine Abdullah ibn Abbâs'tan gelen başka bir rivayete göre; Allah, içerisinde
her türlü efendilik türlerinin bulunduğu mükemmel bir
Seyyid'dir.[4]
Ebu Vâil'de bu konuda der ki: ?Allah, (bütün efendiliklerin) kendisinde son
bulduğu bir
Seyyid'dir.?[5]
Saîd b. Cübeyr'de konu ile ilgili olarak şöyle der: ?Allah; sıfatlarının,
fiillerinin ve sözlerinin hepsinde mükemmel olandır.?[6]
* * *
[1]
Tevessül:
Allah'a yalvarırken yada O'ndan bir şey isterken; O'nun isim ve sıfatlarıyla
yada salih amellerle isteneceği hususunda görüş birliği vardır. Kişiyi aracı
kılma konusu ihtilaf konusu olmuştur. (ç)
[2]
Ebû Dâvud, Vitr
23
(1493),
25;
Tirmizî, Deavat
63;
Nesâî, Sehv
58;
İbn Mâce, Dua
9;
Dârimî, Cihad
6,
Fezâilu'l-Kur'an
15;
Ahmed b. Hanbel,
3/120,
158,
225,
245,
5/349,
350,
360;
Hâkim, Müstedrek,
1/684;
İbn Hibbân, Sahîh, (888)
(ç)
[3]
?es-Samed?:
Kur'an-ı Kerim'de sadece İhlâs sûresinin
2.
âyetinde ve meşhur Esmâu'l-Hüsna hadisinde geçmektedir. Allah hakkında bu
kökten türeyen başka hiçbir kelime Kur'an'da kullanılmamıştır. Bu kelime,
sözlükte, çok farklı manalara geldiği için, alimler, bu isim ile ilgili çok
değişik izahlar yapmışlardır. Bununla birlikte Allah ?Samed? vasfıyla;
hiçbir varlığa muhtaç olmadığı, bilakis bütün yaratıkların velisi, sahibi ve
ihtiyaç mercii olduğu birçok ayette açıkça belirtilmektedir. Bununla ilgili
olarak b.k.z: En'am:
6/14,
Nahl:
16/51-52
(ç)
[4]
?es-Seyyid?:
Seyyid kelimesi; efendi, mülk sahibi, şerefli, izzetli, faziletli, cömert,
halîm, reis ve bay gibi anlamlara gelmektedir. Kavminin eziyetine katlanan
kimseye de, ?Seyyid? denilir.
Yüce
Allah, bütün mahlukatın kaderine sahip olan Seyyid'dir ve onların Mevlası,
Efendisidir. Yaratıkları üzerinde mutlak tasarruf sahibi olan muhakkak ki
yüce Allah'tır.
Bu
kelimenin, kullar için kullanılması mecazidir, izafidir, hakiki değildir. Bu
itibarla her ne kadar bu ve buna benzer kelimeler, mecazi ve izafi olarak,
kullar için kullanmak caiz ise de, Resulullah (s.a.v), İslam'ın ilk
yıllarında cahiliyye döneminden yeni kurtulmuş olan kavmini, cahili
düşüncelerden tamamen kurtarmak amacıyla ve bazı insanlarda ilahi güçlerin
bulunduğu inancının yeniden yeşereceği endişesiyle zaman zaman ashabını bu
tür kelimeleri kullanmaktan men etmiştir. Fakat İslam alimleri, bu gibi
tehlikelerin kalmadığı toplumlarda söz konusu kelimelerin mecazen insanlara
nispet etmekte bir sakınca görmemişlerdir. Çünkü ?Ben Adem oğullarının
seyidiyim? (Müslim, Fezail
3;
Ebû Dâvud, Sünnet
13
(4673),
Tirmizî, Menakıb
1;
İbn Mâce, Zühd
37;
Dârimî, Mukaddime
8;
Ahmed b. Hanbel,
2/540,
3/2)
hadisi, buna delalet eder. (ç)
[5]
Beyhakî, el-Esmâ' ve's-Sıfât,
1/108;
İbn Cerîr, el-Câmiu'l-Beyân,
30/346
(t). Ayrıca b.k.z: Buhârî, Tefsiru Sure-i İhlas
2
(ç)
[6]
Beyhakî, el-Esmâ' ve's-Sıfât,
1/108;
İbn Cerîr, el-Câmiu'l-Beyân,
30/346
İkinci
hadis ise, Enes hadisidir: Resulullah (s.a.v), bir adamı şöyle dua ederken
işitti: ?Allahım! Hamd sana mahsustur. Senden başka ilah yoktur. Sen
Mennan'sın. Çok lutfedensin. Göklerin ve yerin yaratıcısı, ikram ve celal
sahibi sensin. Bütün bunlarla senden isterim. Ey diri ve kendi kendine var
olan Allahım!?
Resulullah (s.a.v), bu adam için: ?Allah'tan ?İsm-i A'zam?ıyla istekte
bulundu' buyurdu.? Ebû Dâvud, Salat
358;
İbn Mâce, Dua
9
(ç)